Bölüm 25

162 27 15
                                    

"Merhaba, Suga-ssi. Yorgun görünüyorsun." Kapıdan girdiği anda Kim Taehyung'la karşılaştığı için kendisini şanssız sayabilirdi fakat çoktan çantasını kenara gelişigüzel fırlatmış, derin bir nefes alarak cevabını hazırlamıştı.

"Zor bir geceydi. Günaydın, V." Maskesini düzeltti, şapkasını biraz daha gözleri üzerine örttü ve rastgele birinden tableti alıp sahneleri gözden geçirdi. Eğer göz teması kurarsa kendisinin Yoongi sanılmasından korkuyordu.

"Günaydın. Uykundan eden çok sevenin olmalı. Sana kahve almıştım." Elindeki karton bardaklardan birini uzattığında Yoongi dalgınlıkla elini uzatmış ama tek yaptığı boşluğu kavramak olmuştu.

Taehyung onun bu dalgın haline gülerken bardağı eline doğru uzattı, tutmasını sağladı. "İncesin." Dedi Suga, sonunda buz kesmiş parmaklarını ısıtan kahveyi tuttuğunda. "Kahve içmeyen birine göre içtiğimi biliyor olman çok nazik bir hareket."

Taehyung kaşlarını kaldırmış, şaşkınlıkla bakmıştı ona. Şimdiden Thv olduğunu anlamış mıydı? O zaman bu anlamsız gizleniş nedendi ki? "Sen içmediğimi nereden biliyorsun ki?"

Yutkundu, dudaklarını araladı ve aklına gelen ilk yalanı söyledi. "Dün görmüştüm." Başka kendisini nasıl bu kadar iyi ele verip veremeyeceğini düşündü. Aptalın teki gibi hissediyordu. Yoongi rolü kesmek o kadar kolayına geliyordu ki Suga olması gerektiğini unutmuştu. Umuyordu ki uçaktaki Yoongi olduğunu anımsamıyordu zira bunun için daha çok erken olduğuna inanıyordu.

"Dün burada olduğumu bile bilmiyordun." Tek kaşını kaldırmış, adeta sorguya çekmişti adamı. Eğer henüz kimliğini ele vermek istemiyorsa ona yardımcı olacak fakat elinden geldiğince burnunu sürttürecekti. Eğlenceliydi. Asla yalan söylemeyen biri için çocukça yalanlar bile büyük oluyor olmalıydı.

"Biliyordum, şu köşede oturdun..." bardağı tutan elinin işaret parmağıyla dün oturduğu deri kotlukları gösterdi. "...ve bizi izleyip durdun."

"Yalan söylüyorsun, Suga-ssi." Neşeli bir ses tonuyla başını yana eğerek "O tarafa bir kez bile bakmadın." Diye mırıldandı.

"Herkesin içinde elimi tutan adamı elbette izleyecektim, değil mi? Adeta gözlerinle yedin beni!" Nefesini hızla dışarı vermiş, samimiyetsiz bir biçimde gülmüştü.

"Çünkü çok çekiciydin." Taehyung zaten ciğerini bilen adamdan saklanmayarak duygularını dile getirdi. "Herkese karşı takındığın o soğuk tavır bitirdi beni. Ne yapabilirdim?"

Kaçacak deliği kalmayan Yoongi "Yine de rahatsız ediciydi." Diye çocukça bir yalan daha atıverdi. Kendisinin izlendiğini bilmek onun götünü öyle bir kaldırıyordu ki sırf bu yüzden koşa koşa geliyordu sete. Her gün geleceğini söylese her gün her şeyini bırakıp gelirdi buraya. Oysa işler belli bir rutine bindikten sonra kapısından geçmesine bile gerek yoktu.

"Hala kahve sevip sevmememle alakalı net bir açıklama değil bu. Belki de sadece dün içmek istememişimdir. Bu beni kahve sevmeyen birisi yapmaz." Açılan kapının önünden çekildi ve Suga'nın yanına geçerek ellerini cebine soktu. Gerçekten de berbat bir zamanlamayla bölünmüştü konuşmaları. Lafı tekrar buraya getirmek için kırk takla atması gerekecek gibi görünüyordu.

"Merhaba!" Aynı anda içeri girmiş Suga'nın bahsettiği iki başrol oyuncu da nezaketle onları selamlarken Suga hafifçe eğildi, Taehyung da sadece başını eğerek karşılık verdi.

"İnanabiliyor musunuz, Suga'ssi'yle çalışacağız. Bu hayatımın en parlak dönemi olmalı. Eminim siz de heyecansınızdır." Heyecanına yenik düşen ve bunu çenesine vurmayı tercih eden Kim Min-kyu olmuştu. Samimi bir ortam yaratmak ve bu şekilde rahatlamak istemiş olmalıydı.

"Memnun oldum." Diyerek gülümsedi Taehyung."Ben sadece çekimleri izlemeye geldim ama Suga-ssi'yle tanışmak gerçekten çok özel. Sadece bir kereliğine çay içmezseniz sizi çaydan nefret eden birisi sanıyor, inanabiliyor musunuz?" İğneleyici tavırlarına rağmen yüzüne yerleşmiş olan memnun ifadeye karşılık siyah irislerini devirdi Suga.

"Çok komiksin gerçekten, birazdan kahkaha atmaktan öleceğim." Dedi Suga düz bir sesle. Daha ileri de giderdi fakat Taehyung'ın ne kadar gözünü karartabileceğini kestiremiyordu. "Suga-ssi dediğiniz kişi benim bu arada. Sadece Suga da yeterli, lütfen rahat olun."

Şaşkınlıkla açılmış gözlerle baştan aşağı Suga'yı süzen Ahn Hyo-seop eğilerek "Kusura bakmayın lütfen, daha önce görmediğimiz için tanıyamadık." Diyiverdi, arkadaşı ve kendi adına. Zaten o da çoktan eğilmiş, bu özür seremonisine katılmıştı.

"Sorun değil." Eliyle arkasındaki kaosu gösterdi. "Birazdan çekimler başlayacak, biz sizi daha fazla meşgul etmeyelim en iyisi."

Sonunda başlarındaki herkes dağıldığında Taehyung yine tüm dikkatini Suga'ya verecek bir köşe arayışına girmiş, oturmuş ve çayını yudumlarken onun sakin ama aceleci tavrını gülümseyerek izlemişti.

"Kestik!" İç çekti. Oyuncular adına da gerçekten zorlayıcı olan bu sahneyi başa almak elbette mantıklıydı ama Suga adeta deliriyor gibi görünüyordu. Birçok kez oyuncularla gergin tartışmalara girmiş, yönetmenle ilk kez aynı kararı vererek iğrenç bir öpüşme sahnesi olduğunu dile getirmiş ve onlara derdini anlatabilmek için kılı kırk yarmıştı fakat başarılı olup olmadığı konusunda hala soru işaretleri mevcuttu.

"Neden yapamadığınızı anlayamıyorum." Diye konuşurken sete adeta ölüm sessizliği hakimdi. Taehyung o kadar uzakta oturmasına rağmen kelimesi kelimesine rahatlıkla anlayabiliyordu onu bu sayede. "Öpüşme sahnesi değil bu. Bir başlangıç, ilk adım. Sevgilini sekse davet ediyorsun, henüz yapmıyorsunuz ki!"

"İyi ama öpüşmeden nasıl öpüşeceğiz!?" Diye inledi Minkyu. Kendisini dekoratif koltuklardan birisine bırakmış ve gözlerini kapatmıştı. "Elimizden geleni yapıyoruz ama ya çok soğuk olduğumuzu ya da çok sıcak olduğumuzu söylüyorsunuz. Bunun bir ortasını bulamayız ki! Öpüşmek öpüşmektir işte. Nasıl davet edeceksin ki?"

"İyi de filmin konusu bu, sizi aptallar!" Diye bağırdı yönetmen. "Çelişkiyi yaşamanız ve yaşatmanız gerekiyor. Beş dakika mola verelim ama bu sahne bugün bitmiş olacak, bahane istemiyorum." Yönetmen elindeki senaryoyu kenara koydu, kahvesini aldı ve şakaklarını ovarak setten hızla ayrıldı.

"Suga!" Diye inledi Hyoseop. Rol arkadaşı ayağa kalkarken ona bakmış fakat dikkatini tekrar karşısındaki karanlık adamda yoğunlaştırmıştı. Yalvarırcasına "Nasıl yapacağız ki biz bunu?" Dedi. Bir çözüm için umutla bakıyordu gözlerine.

Suga onlara yaklaştı, maskesini ve şapkasını aynı anda indirirken Minkyu'yla aralarındaki mesafeyi azalttı ve dudaklarını nazikçe sürttü onun dudaklarına. "Böyle. Davetkar olmalısın." Şaşkınlıktan kaskatı kesilmişti Minkyu, ne yapması gerektiğini ve nasıl durması gerektiğini tartmaya çalıştı kafasında.

Suga alt dudağını yavaşça üst dudaklarına doğru sürterken ellerini omzularına kibarca bıraktı. "Bedeninle konuşmalısın." Sonunda üst dudağını dudakları arasına küçük küçük hapsederken devam etti. "Hemen öpüşürsen senden korkar. Ona nazik olmalısın. Bir kediye yaklaşır gibi. Önce parmak uçlarınla okşamalısın onu. Sana alışması için zaman tanımalısın." Sonunda üst dudağını tamamen dudakları arasına hapsettiğinde hızlıca geri çekildi ve maskesini taktı. "Anladın mı şimdi?"

Kim Taehyung ayağa kalktı, koltuğuna bıraktığı ceketini aldı, kalbinin göğsünü yarmaya çalışan sert etkileri ve öfkesinin bir göstergesi olan keskin bakışları eşliğinde seti terk etti.

Sadece İki Gece [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin