Feza
Yılgın ve bıkmış adımlarla hastaneden içeri girmeye hazırlandım. Sigaram tam sönmeden atıp hızlı adımlarla ilerledim. Babamın odasında kalan dosyalarımı almam gerekiyordu. Staj için aynı hastanede olmamız zaten oldukça sinir bozucuyken sürekli yüz yüze gelmemiz sinirlerimi oldukça fazla yıpratıyordu. Babamın odasına hızlı adımlarla ilerlerken gördüğüm tanıdık yüz ile duraksadım.
"Alaz?"
"Feza bu saatte ne işin var burada? Bugün izin günün değil miydi?"
"Dosyam burada kalmış. Babamla karşılaşmamak için bu saatte buradayım. Dosyayı alıp hemen çıkacağım.
"Anladım. Hala aranız aynı mı? Bir gelişme yok mu?"
"Bu konuyu konuşmayalım ya. Sen nöbette misin bugün?"
"Evet. Normalde birkaç saat önce çıkmış olmam gerekiyordu ama yakın bir arkadaşım geldi gece ve birazdan taburcu olacak onu bekliyorum."
"Geçmiş olsun."
"Sağ ol. Aslında onunla ilgili konuşacaktım seninle. Bana göre psikolojik destek alması gerekiyor. Babanla aranı biliyorum ama yine de sormak istedim. Babanla onun için konuşur musun?"
"Alaz babamla karşılaşmamak için aynı evde bile kalmıyorum. Hem o seni sever sen konuşsan da kırmaz seni. Her ne kadar neden sevdiğini anlamasam da. Biliyorsun pek insan canlısı değil birkaç yıldır."
"Anladım sağ ol yine de."
"Ne demek pek bir şey yapmadım. Ben şu dosyayı alıp çıkayım peder gelmeden."
"Tamamdır. Konuşuruz yine."
Ağır adımlarla ilerlerken nedenini bilmediğim bir şekilde geride bıraktığım Alaz'a döndüm. Tam o anda gördüm onu. Tanıdık saç ve tanıdık duruş.
Mezarlıktaki kızdı bu.
Simra
Gözlerimi açtığımda görmek istediğim odamın tavanıyken bembeyaz hastane tavanıyla karşı karşıya kaldım. Beyazı sevmezdim. Masumiyetin rengi bana hep zıt gelmişti. Yataktan doğrulmak için hamle yaptığımda Bulut'u gördüm. Koltukta iki büklüm uyuyakalmıştı. Uykusuzluğa asla dayanamazdı ve tüm gece başımda bekleme konusunda ısrarcı olmuştu. Alaz bugün taburcu olacağımı söylemişti ama kendisini asla görememiştim. Ben düşüncelere dalmışken kapı yavaşça açıldı ve Alaz içeri girdi.
"Uyanmışsın, nasıl hissediyorsun? Eğer hala kötüysen bu gece de kal."
"İyiyim iyi bugün evimde uyumak istiyorum."
Onaylar bir şekilde başını salladı ve uyuyan Bulut'u gördü.
"Eve git ben buralardayım ilgilenirim dedim ama göründüğü üzere dinlememiş."
"Evet ben de gitmesini söyledim ama dinlemiyor. Bazen gerçekten çok inatçı oluyor.
"Aslında haklı. Sen olsan onu bırakıp gider miydin?"
"Asla."
"O zaman bunu ondan da bekleyemeyiz."
"Haklısın."
Ardından gözlerini benden çekip Bulut'a çevirdi. Yüzünde munzur bir gülüş belirdi ve Bulut'un yanına gidip onu sarsmaya başladı. Bulut'un nefret ettiği şeyi yaparak bundan zevk alıyordu. Çoğu zaman asla anlaşamayan iki kardeş gibi gözüküyorlardı. Bulut sıçrayarak uyandı ve Alaz'a ağız dolusu bir küfür savurdu. Küfrü önemsemeyen Alaz kahkahalarla gülmeye başladı, onun gülüşüyle ben, benim gülüşümle Bulut derken odayı kahkahalar doldurdu. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama kendini ilk toplayan Alaz oldu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Visal
General FictionEksik ve pişmanlık hissini en derinden yaşayan Feza, suçluluk duygusunu iliklerine kadar yaşayan Simra. İkisinin de ortak birçok özelliği varken ikisini buluşturan yer kasvet, soğuk ve hüznün en derinden hissedildiği yer olan mezarlık. Tüm maskeleri...