SimraKabuslar ve zihnimin oyunlarıyla geçen saatler sonrasında gözüme vuran ışık yüzünden gözlerimi kırpıştırarak açtım ve kabusların ne zaman biteceğini düşünmeye başladım. Bazen sırf kabus görmemek için uyumayan biriydim ve bu insanı çok fazla yıpratan bir şeydi. Kaçmak hiçbir şeyi gerçekten çözmüyordu bunu bilmeme rağmen kaçtığım için bazen kendimi anlamıyordum. Hiç kimseye hiçbir şey anlatmıyor ama anlatmadığım için de kendime kızıyordum. Çoğu zaman kendi kendimle çelişiyordum. Zihnim yavaş yavaş düşüncelerden koparken beni uyumadan önce yaşanan ana götürdü.
"Abime sarılıp ağlamam sonrasında annem yanımıza gelip yüzündeki acı tebessümle saçımı okşadı ve beni abimin güvenli kollarından ayırıp biraz dinlenmemi istediğini söyledi. Abim bana şefkatle bakıp yavaş adımlarla odadan çıktı. Biraz sonra gelen motor sesi ile abimin evden uzaklaştığını anladım. Annemin yardımıyla arkamdaki koltuğa uzandım ve annem üstümü örtüp odadan çıktı. Yorgunluk ile gözlerim kapandı."
Gözlerimin önünden geçen anlar sonucunda aklıma takılan tek şey vardı abimin nasıl olduğuydu. O anda kendimi düşünüp abimi bir kenara atmış gibi hissettim. Peşinden gitmeli ve birlikte aşmalıydık bazı şeyleri. Ne kadar güçlü dursa da abimin kötü hissettiğini tahmin ediyordum çünkü ben öyle hissediyordum ve hislerim konu abim olduğunda asla yanlış çıkmazdı.
Ben, abim ve Mira her zaman aynı hisleri paylaşmıştık ayrılana kadar da öyleydi. Benim ne kadar canım yanıyorsa eminim onun da yanıyordu. Benim kadar o da yakındı Mira'ya. Mira'nın ölmesi ve benim bu halde olmam da onu yıpratan bir etkendi. Sevdiği iki kişiden birisi ölmüş, birisi de ölüden farksızdı. Bazı şeyleri şu anda anlıyor oluşum sanırım en garibiydi. Bazen gerçekten bencil oluyordum. Evet kötüydüm ama tek kötü hisseden ben değildim ki. Dü öylece gidişi zaten canımı yakarken nereye gittiğini tahmin ediyor oluşum beni uçurumun en uçuna itiyordu.
Aniden yerimden doğrulup telefonu elime alıp abimi aradım.
"Alo abi"
"Efendim güzelim."
"Neredesin abi?"
"Bahçedeyiz kahvaltı yapıyoruz da hayırdır abi diyorsun ikidir. İşin mi düştü yoksa?"
Abime genelde adıyla seslenirdim her ne kadar o aksini istese de. Aramızda sadece iki yaş vardı benim için çok büyük bir fark değildi.
"Ne işim düşecek be?"
İkimizde konuyu düne getirmeden konuşmayı sürdürüyorduk abimin başta bana sataşması da bu nedenleydi. Sanırım şu anlık ikimiz için böylesi en iyisi buydu.
"Çemkirme la"
"Her neyse Bulut bensiz mi kahvaltı yapıyorsunuz?""Evet. İstenmeyen çocuk olduğunu ne zaman anlayacaksın?"
Bulut cümlesini bitirir bitirmez annemin ikaz eden sesi duyuldu.
"Bulut kıza öyle deme diye kaç defa daha söylemem gerekiyor?"
"Yalan mı anne? Bak onsuz kahvaltı bile yapıyorsun?"
"Eşek sıpası güzel uyuyor uyandırma demedin mi?"
Cümleyi duymam ile yüzüme ufak bir tebessüm ilişmesi bir oldu. Bulut beni seviyordu. Son zamanlarda ona soğuk olmama rağmen.
"Demedim kanıtla."
"Pes Bulut pes."
Onların tatlı atışmasını telefondan dinlemek çok saçma geldiği anda kapattım üstümü değiştirdim ve banyonun yolunu tuttum. Dün ağladığım için akan makyajım merhaba derken hepsini sildim ve bahçeye yürüdüm. Onları uzaktan izlemek istiyordum.
Annem, babam, Bulut, dedem, anneannem ve teyzem. Hepsi mutlu bir şekilde oturup konuşuyordu. Eniştemin burada olmayışı hâlâ beni suçladığını gösteriyordu. Onu bunun için asla suçlamıyordum çünkü ben de beni suçluyordum. Tek bir hatamla her şey alt üst olmuştu ve tek hata birçok şeye mâl olmuştu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Visal
Fiksi UmumEksik ve pişmanlık hissini en derinden yaşayan Feza, suçluluk duygusunu iliklerine kadar yaşayan Simra. İkisinin de ortak birçok özelliği varken ikisini buluşturan yer kasvet, soğuk ve hüznün en derinden hissedildiği yer olan mezarlık. Tüm maskeleri...