Bölüm 5

44 9 20
                                        

Simra

Karanlık her zaman beni içine çeken bir şeydi ama ilk kez bu kadar korkmuştum. Her zaman etrafımda insanlar varken bile yalnız hissederdim asıl yalnızlık buymuş şimdi daha iyi anlamıştım. Vücudunun bile söz dinlemiyor oluşuymuş asıl yalnızlık. Sesleri duyuyordum hatta insanların bana dokunduklarını da hissediyordum ama gözlerimi hiçbir şekilde gücümü toplayıp açamıyordum. Ellerim tüm gücüyle duvara yumruk geçirecek gibi sımsıkıydı vücudum ise kaskatı.

Bir el sıcaklığıyla elimi tuttu, her şeyin yakında geçeceğini söyledi bir başka beden, ne olduğunu sordu üst üste bir başkası. Ben her şeyin ortasında  öylece kalmış bir bedendim. Birinin kucağına alındım kokusundan anladığım kadarıyla beni kucaklayan abimdi. Tek hamlede kucağına aldı ve hızlı adımlarla yürüdü. Açılan kapı ile beni arabaya yatırdı ve yanıma kuruldu. Biliyordum böyle bir anda araba kullanamaz, beni de arakada tek bırakamazdı. Abim ve babamın konuşmalarından anladığım kadarıyla babam kullanıyordu arabayı dediğine göre de annem kötü olmasın diye teyzemle arkamızdan geliyordu.

Abimin bana çaresizce ve üst üste seslenmeleri çınlıyordu kulağımda ama ne kadar çabalarsam çabalayayım ağzımdaki prangayı kırıp konuşamıyordum. Konuşmak hep bu kadar zor muydu diye düşündüm istemsiz. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama güçlükle sımsıkı tuttuğu elimin üstündeki elini sıktım. Çok güçlü değildi ama elimden gelen de buydu. Fazlasını yapamıyordum.

"Baba elimi sıktı. Daha hızlı sür şu arabayı."

"Sakin ol Bulut, hızlı sürmem hepimizi tehlikeye atar. Az kaldı."

"Hay sıçayım!"

"Bulut sakin ol. Elini sıktıysa şuuru yerinde olabilir. Sadece sakin olup onunla konuş."

Bulut babama cevap vermeden yüzümü okşadı ve "Güzelim unutma buradayım." dedi. Zaten zar zor tuttuğum şuurum bu cümle ile kapandı.

Bayılmadan önce duyduğum şey bana güven verse de hala ölesiye korkuyordum.

Bulut

Hayatımda ölesiye korktuğum iki an vardı. Birisi Mira'nın haberini aldığım gün ikincisi şu an. Simra'nın her zaman yanında olan tek kişiydim. Annemden bile çok yanında olmuş her anına ortaklık etmiştim. Herkes kendisi ile ilgili şeyler düşünürken ben sadece onu düşünürdüm. Kucağıma verildiği ilk andan itibaren başlamıştı bu. Korumalı ve güzel yaşamasını sağlamalıydım ama olmadı ne kadar korudum bilmiyorum ama güzel yaşamasını sağlayamadım. Bir kaza her şeyi değiştirdi ve Simra o günden beri nefes aldığı her an mutsuz. Bazı şeyleri değiştirmek isterdim o gün olmasın ve o kaza yaşanmasın  diye her şeyi göze alırdım. O günden sonra her zaman iyi gibi yapmıştı Simra ama iyi olmadığını gözlerine bakınca anlıyordum. Çok da korkardım. Anlatılmayan şeyler her zaman yıkardı insanı ve Simra hiçbir zaman kimseye hatta bana bile açmazdı o yara dolu yüreğini. Her gün konuştuğu blog hesabı vardı ama ona da ne anllattığı hakkında fikrim yoktu. Kimseye o küçücük yüreğiyle dert olmak istemezdi.

Gözümün önünden yere yığılışı gitmezken tuttuğum elini bir daha tutamama düşüncesi beni delirtirken içimdeki yığına bir yığın daha ekliyordu.

Babamın ani freniyle gözümü Simra'dan; düşünceleri geçmişten çekip şimdiye döndüm. Arabadan hızla inip Simra'yı kucakladığım gibi içeri girdim. Beni gören güvenlik ve personeller sedyeyle yanıma geldi ardından hızlı bir şekilde içeri girip geçtiğimiz koridordan sonra müşahede odasına Simra'yı aldılar. Personel bana yaklaşık "İçeri giremezsiniz." dedi.
Benden bir tepki alamayınca giriş işlemlerini yapmamı söyledi.

VisalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin