"Ben burada ne yapacağım Adin Işık?" Evin içerisinde dakikalardır göz gezdiriyordum oturduğum yerde. Gri köşeli koltuklar, büyük bir televizyon, açık mutfak ve beyaz masa takımı vardı. Hiçbir şey değişmemişti.O günlerde beraber dans ettiğimiz bu evin içerisinde gezinen oksijen dahi aynıydı sanki.Sadece bir farklıydık.
Küçük bir evdi fakat içi muhteşem dekore edilmişti. Evin birçok yerinde yapay sarmaşıklar ve canlı bitkiler vardı. Bitkilerle ilgilendiğini biliyordum.Yalnız yaşadığından dolayı evde bir canlı besleme ihtiyacı duyardı.Onlarla ilgilenmek,yalnızlığını alır götürürdü.Tabi ben varken daha az bitki vardı.Ne zaman ki onu terk ettim,işte o zaman bu bitkiler çoğalmıştı.Bunun farkına varmak damarlarımdaki kanı çekip,üzüntümü besliyordu.
"Oturup kendini villandan attığın için ağlayacaksın ya da bugün yaptığın için de ağlayabilirsin.Seçim senin." dedi umursamaz adımlarla yürürken. Bir yandan da ceketini çıkartıp yanıbaşıma atmıştı. Yorgun görünüyordu.
Mutfağa gidip iki bardak şarap doldurduktan sonra önüme bıraktı ve kendisini yanıma atıp yüzüme bakmaya başladı. Ufak jestine gülümseyerek karşılık verdim.
"Babanınkiler kadar olmasa da gideri var." dedi elindeki bardağı sallarken. İçindeki şarap girdaba dönerken gözümle takip ediyordum. Babamın şaraplarını çok sevdiğini bildiğimden dolayı onunla her buluştuğumuzda bir şişe şarap getirirdim.Onları biriktirmek için evinde bir dolap bulundurduğunu dahi biliyordum fakat ayrıldıktan sonra onları açıp içmeyi dahi düşünmemişe benziyordu ki başka markalara yelken açmıştı.Önümdeki şaraptan bu anlaşılıyordu.
Derin bir nefes aldıktan sonra bıraktığı bardağı elime alıp bir yudum aldım. Dediği gibi.
Gideri vardı ama asla bir Altay şarap mahzenlerinden çıkmış şarap etmeyecekti.
"Gerçekten mutsuz gibisin." dedi yüzüme bakarken.Az konuşuyor olmam da cabasıydı. Evet mutsuzdum.En az senin kadar mutsuzum,senin kaybın kadar kaybım var demeyi çok istedim dönüp.Senden gizlediklerimle bu eve tekrar adım attım demek istedim.
"Boşversene." dedim ağır ağır fakat.Keşke düşüncülerimi saçıp savurabilseydim.Keşke zihnimdekileri filtreleme gereği duymasaydım.Kendimden nefret ediyordum bu yüzden.
"Ailen mi?"
"Nasıl anladın?" dedim gülümseyerek.Anlaşılmayacak bir şey yoktu ortada gerçi.
"Evinden kovulmuşa benziyorsun.O evi isteyerek terk edecek bir kız değilsin."dedi omzunu silkip bardağından son yudumunu alırken. Ben de büyük bir yudum alıp bardağı bıraktım ve geriye yaslanıp gözlerimi tavana diktim. Dediği gibi o evi terk edecek bir insan değildim ben.Orada büyümüş,orada hayaller kurmayı öğrenmiştim.O evin içinde koşturan bir çocukluğum vardı.Ne zaman o eve yalan girdi,ihanet girdi.İşte o zaman ruhum yok oldu.
Beni bir sen anlarsın,
Bir de yaşadıkların,
Bu söz ettiklerini yaşamasaydın,
Beni anlar mıydın?"Belki de fazla düşünüp sık dokuyoruzdur Asel." dedi o da benim gibi tavana bakarken. Düşündüklerim beni öldürecekti Adin.Kendimden intikam almayı ve beynimi susturmayı çok isterdim.
"Düşünecek beyin bıraktıklarını zannetmiyorum." dedim başımı sallarken.Hayatımı çaldılar.
"Hatayı kendinde aramadıkça hiçbir yaşadığının sebebini tam anlamıyla algılayamazsın."
"Benim bir suçum yok!" desem de bunu söylerken sesim kısılmıştı.Elbette suçum vardı.Bu hâle gelişimizin sorumlusu bendim.
"Düşün istersen."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Damla Şarap
Novela Juvenil"Neden şarap?" dedim meydan okurcasına gülümserken. "Çünkü güzel."Elinde salladığı kadehe bakıyordu. "Anlamadım." "Beni sarhoş edenin güzel olmasını isterim.Bu sebeple de sana sarhoş olmayı seçtim.Şarap gibisin Asel,sen beni her zerrenle sarhoş edeb...