🩺13

260 13 4
                                    

Son hastamı da uğurladığımda önlüğümü çıkardım. Tam çıkacakken odaya biri girdi.

Sanırım Ege gelmişti. "Yine ne var?"

"Ata Bey! Arda!"

Ağlamaklı bir ses duyduğumda hızla arkamı döndüm. "Eliz? Eliz ne oldu?"

"Ateşledi yine, çok kötü öksürüyor."

Kucağındaki çocuğu ondan alıp yatırdım. İçeri giren hemşire onları çıkarmak için müdahalede bulunsa da izin vermedim ve Ardayı kontrol ettim. Stajerlerden biri çoktan yanıma gelmişti.

"Havale geçiriyor. Seda! Camları aç!"

Hızla üstündekileri çıkarırken Arda çok üşüdüğü için ağlıyordu. Odanın ısısının düşmesi gerekiyordu.

Ateş ölçerle ateşini ölçtüğümde 40.6 olduğunu gördüm. Kilosuna uygun bir şekilde ilaç içirdikten sonra dilini tekrar tuttum.
Dilini yutabilirdi, dilini bırakmamam şarttı.

Gözleri kaymaya başladığında gereken müdahaleyi hızla yaptım. Kısa süre sonra ateşi düşmüş ve bayılmıştı.

Havale nöbeti sonrası baygınlık oldukça normaldi bu sebeple yapmamız gerekem sadece ayılmasını beklemekti.

Onu tekrar kucağıma aldığımda ona döndüm. Eliz'e... Günlerdir hasretinden uyku girmeyen gözlerime, onun çağla yeşili gözleri değdi.
Gözlerimde artık bir gram uykusuzluk yoktu.

"Neden hareket etmiyor?"

"Bayıldı, ama önemli değil. Havale sonrası baygınlık çok normal. Birazdan ayılır. Ateşi düştü, üstünü tekrar giydireceğim ama biraz böyle kalsın."

"Üşür, hastaydı zaten."

"Şu an onun üşümesi iyi bir şey Eliz Hanım."

Hanım... Ona bu şekilde hiç hitap etmemiştim değil mi? Ama sanırım o sizli bizli konuşmak isterdi. Onu rahatsız etmemem gerekiyordu. Hanım, her şey için en iyisi...

"Buraya getirdiğinizde böyle miydi?"

"Hayır, hasta diye acile getirmiştim ama bir anda fenalaştı. Ne yapacağımı bilemedim. Size geldim."

Gözlerim titredi. Artık hastalansa bile bana getirmeyecek miydi? Acilleri bana mı tercih etmişti?

"Anladım, iyi yapmışsınız."

Arkamı ona tekrar dönüp Arda'nın üstünü giydirmeye başladım. Eliz yanıma gelip elimden kıyafetleri aldı.

"Ben giydiririm. Teşekkürler."

Geri çekildiğimde istemsizce kırılmıştım. Ama normal karşıladım, onun çocuğuydu. İlgilenmemi istemeyebilirdi.

Giydirdikten sonra kucakladı.
"Kontrol yazıyorum Eliz Hanım. Havalenin sebebi basit bir soğuk algınlığı olmayabilir. Çoğu zaman bu detay atlanıyor maalesef ama test yapmam gerekiyor."

"Anlamadım? Üşütmüştü sadece?"

"Alerjik bir reaksiyon olabilir bu. Vücut yüksek ısıyı sadece gripte vermez. Haftaya cumartesi gelin lütfen."

"Teşekkürler, aile hekimine gideriz bunun için."

Kalemi tutan elim duraksadı. Ama yine de bozuntuya vermeden reçete yazdım. "Buyrun, iyi akşamlar."

Ona bakmadan eşyalarımı toparlamaya başladım.
"Ata Bey, bir şey demeyecek misiniz?"

"Ne dememi bekliyorsunuz? Geçmiş olsun. Kusura bakmayın, geçmiş olsun demeyi unuttum sanırım."

"Bana yazdıklarınız hakkında.."

Telefonumu masadan alıp cebime koyarken hâlâ ona bakmıyordum.

"Gerçekleri söyledim, ve gerçek yanıtlar aldım sanırım. Yanıt vermediniz ama, bazen sessizlik en büyük cevaptır derler ya. Ondan oldu bana da."

Dolan gözlerimi hızla kapattım. Gözlerimin kuruduğuna emin olunca arkamı dönüp yüzüne baktım. "Ben, sırf oğluma acıdığınız için bana yaklaşmanızı doğru bulmadım. Bu çok büyük bir hayal kırıklığı oldu benim için."

Şaşkınlıkla ona baktım. "Kime acımışım? Eliz ne saçmalıyorsun?"

"Ardayı seviyorsun ve onun için benimle beraber olmaya çalışmana gerek yok."

"Eliz, evet Ardayı seviyorum. Ben her çocuğu severim. Ardaya acımıyorum bilakis onu anlıyorum. Ama bu onun için bunları söylediğim anlamına gelmiyor. Ben gerçekten sana ilk görüşte aşık olmuştum. Buna sana inandırmaya falan da çalışmayacağım. Bu benim duygularım ve ben gerçekliğinden emin olduğum sürece bu sen olsan bile umurumda olmaz. Beni böyle biri olarak görmeniz çok büyük bir hayal kırıklığı oldu benim için."

Gözleri irileşti, şaşırmıştı. Hafif aralı dudaklarını kapadı, konuşmak istedi ama ne diyeceğini bilemedi. Sonra yersiz bir soru sordu.

"Anlıyorum derken?"

"Bu soruyu sorma hakkını sana kim verdi?"

Yutkundu. "Kusura bakmayın. Ben artık gideyim."

Tekrar sizli bizliye dönmüştük sanırım.

Göz ucuyla cama baktım. "Hava yağmurlu, Arda hasta. Sizde yorulmuşsunuzdur. Bırakmamı ister misiniz?"

Kaşları çatıldı. "Ne münasebet. Her hastanızı eve mi bırakıyorsunuz?"

"Kendinizin sıradan bir hasta olmadığınızı anladığınızı düşünmüştüm."

Göz bebekleri titredi önce, yanakları al al oldu. Bakışlarını başka yöne çekip dudaklarını araladı. "Hayır, teşekkürler. Ben kendim giderim."

"Pekala, siz kendiniz gidin. Ama Arda hasta, onu ben bırakayım."

Israrıma karşılık sesli bir nefes verdi. Başıyla onayladığında gülümsedim. Arabama doğru ilerlerken peşimden gelen adımlarını duyuyordum. Sürücü koltuğuna geçerken Eliz arka kapıyı açtı. Önce şaşkınca koltuğa bağlı pusete baktı. Sonra da bana.

"Sizin de mi çocuğunuz var?"

"Hayır, onun olayı başka. Kullanın ama, lütfen."

Ardayı ona oturttuktan sonra diğer tarafa geçip yanına oturdu.

Benim yanıma oturmasını çok isterdim. Ama Arda hastayken ondan bunu isteyemezdim.

Kısa ve sessiz bir araba yolculuğu sonrası teşekkür ederek indi arabadan. Apartmana girdiğinden emin olduktan sonra kontağı çevirdim.

Doktor Civanım | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin