🩺21

226 13 6
                                    

Ege

"Hayatım, biraz kendine mi gelsen? Ata böyle görmesin seni?"

"Şerefsiz adam! Akciğere gelmiş ilk bıçak darbesi, ikincisinde hayati tehlike olmasa bile ilk darbe yeter de artar Nisa! Bu adam ölmek için doktor olmadı ki!"

"Ata bizi bırakır mı? Düğünde takılan çeyrekleri bizden dızlamadan gitmez o."

Beni güldürmek istiyordu, ama şu an bu mümkün değildi.
"En üzüldüğüm ne biliyor musun? Teyzemle eniştemi aradım, anlattım durumu. Hadi teyzem hasta, ama eniştem.. İyi haber edersin, diyip kapadı telefonu. Benim annemler yolda şu an, ama yetmez ki. Kendi ailesi nerede?"

Burnumu hızla çektim. Elimde Atanın telefonu vardı.

"Gelirler ya, gelirler değil mi Ege?"

Nisa kızarık gözleri ile ameliyathane yazısına baktı. "Gelmezler."

Hıçkırdı, tekrar tekrar. Saatler mi geçmişti? Ne kadardır buradaydım?

Seda karşı sandalyede oturmuş ağlıyordu. Pek söylemezlerdi ama birbirlerini severlerdi. Ata, Seda'ya çok abilik yapmıştı.

İçeriden hemşire çıkınca ayaklandık hep birlikte. "Ege hocam, 0 rh+ kana ihtiyacımız var. Akciğerin etrafını hava baloncuğu sarmış, aşırı kan kaybediyor."

"Benim uymuyor, Nisa?"

"Benimki AB, Seda?"

Ağlayarak başını salladı. "Ne yapacağız?"

"Ben bir doktorlara sorayım."

Koşarak dinlenme odasına girdim. "Kan, kan lazım. 0 rh+ var mı? Var mı aranızda?"

Halil elini kaldırdı. "Ne oldu oğlum?"

"Ata'ya lazım!"

Hızla ayaklandı. "Çok ciddi mi durumu?"

"Akciğere gelmiş bıcak."

Sessizce küfüretti ve hızla kan vermeye gittik.

***

İki gün, koskoca iki gündür uyanmamıştı. Yoğun bakımda, makinelere bağlı nefes alabiliyordu. Haberlere çıkmıştı, uyanık olsaydı kesin bununla ilgili saatlerce konuşurdu.

"Ege hocam, kahve getirdim size. Uyumadınız hiç."

"Teşekkürler Seda, içmeyeceğim."

"Hocam, sizde eve gitseydiniz ailenizle. Harap oldunuz, duş alır bir kendinize gelirdiniz."

Onu duymazdan geldim. Koridordan onu izliyordum sadece. Gğnlerdir başka yaptığım bir şey yoktu.

Elimdeki Atanın telefonu çaldı yine. Eliz arıyordu. Her gün mutlaka arıyordu, mutlaka açmıyordum telefonlarını.

Şu an kimseye durumunu anlatabilecek durumda değildim. Benim kardeşim, karşımda zor nefes alıyordu. Makinelerle bile zor nefes alıyordu, kim bilir ne kadar canı acıyordu.

Hayati tehlikeyi hâlâ atlatmamıştı, akciğerde bir yırtılma söz konusuydu, kolay kolay iyileşemezdi ki.

"Açmayacak mısınız hocam? Ata hocam Eliz hanımı bana çok anlatmıştı. Bilmesi gerekmez mi?"

"Konuşacak halim yok Seda, inan ki yok. Hayat kurtarmak için doktor oldu o, ölmek için değil. Hak etmiyor, hak etmediği hâlde burada böylece yatıyor. Ağlamaktan gözlerim kurudu, ama o uyanmadı. Uyanana kadar da hiçbir şeye gücüm yetmeyecek benim."

Eliyle omzumu sıktı. Çaresizce bir teselliydi bu. Çaresiz, ne yapacağını bilemeden yapılan bir hareketti. Biliyordum, Ata bana annesi için ağlarken bende yapardım bunu.

"Uyanacak hocam, Ata hocamın sözü var bana. Daha yaşayacak çok zamanı var. Tutması gereken çok söz var, hepimize verdiği çokca söz. Hemen olmasa da, eskisi gibi olacak, inanıyorum."

Bende inanmak istiyordum, Ata uyan hadi. Uyan da bende inanayım.

Doktor Civanım | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin