🩺30

238 17 0
                                    

Titreyen ellerimle telefonumu elime aldım. Yine o gün gelmişti, ve ben gerçekten türlü duyguları doruklarına kadar yaşıyordum.

Birkaç çalıştan sonra telefon açıldı. "Alo? Baba.."

"Noldu?"

Gözlerimi kaçırıp toprağa diktim. Sanki karşımdaydı, neden korkmuştum ki?

"Gelecek misiniz bu yıl?"

"Annen ilk defa tedavide gelişme kaydetti, risk alamayız."

"Ge-gelişme mi? Yoksa artık biliyor mu beni? İki tane oğlu var ya onun, biliyor değil mi artık?" Sesimde çocuksu bir heyecan vardı. Bulunduğum yeri, yaşadığım günü, tüm kırıklarımı unutmuş yeni bir umut bulmuştum kendime.

Sıkıntılı bir nefes sesi duydum önce, çatladı umutlarım. Ama pes etmedim, daha bir şey söylememişti ki!

"Doktor bir süre senin onu aramamanı, mümkünse görmemeni söyledi Ataberk. Varlığın anneni delirten bir etken."

Yutkundum. "Benim varlığım değil, abimin yokluğu onu bu hâle getirdi. Belki düzelir diye beni doğurdu. Ben bir denek miyim? Ben, belki işe yarar ya diyerek doğdum bunun farkında mısın? Ben daha portakalda vitaminken benim annem çoktan delirmişti!"

"DOĞRU KONUŞ ULAN ANNENLE! GETİRTME BENİ ORAYA!"

"Gelemezsin ki, sen benim mezuniyetime, hastalığıma, iyi günüme, kötü günüme gelmedin baba. Şimdi mi geleceksin? Lan sen ben ölüm döşeğindeyken gelmedin! Ölüyordum ulan ölüyordum! Bari arasaydın. En azından arasaydın!"

Bir süre konuşmadı, o esnada elimdeki suyu çiçeklere döktüm. Getirdiğim ıslak mendille mermeri sildim. Babam hâlâ konuşmadı.

"Susacak mısın böyle?"

Konuşmadı. Tam kapatacakken fısıltısını duydum. "Özür dilerim, anneni bırakamıyorum. Sende biliyorsun."

Gözleri yumdum. Ağlamaya dakikalar önce başlamıştım zaten. "Baba, sen annemi bırakamıyorsun, annem abimi bırakamıyor. Ya ben? Beni kim bırakamıyor? Beni kim hatırlıyor söylesene? Anlıyorum seni, anlamaya çalışıyorum ya da. Aşık olduğum kadın o halde olsa... O halde olsa bende bırakamazdım. Ama yine de oğlum saydığım bir insanı unutmazdım. Ben 29 yaşındayım baba, 29! Sen bana en son ne zaman sarıldın? En son ne zaman nasılsın dedin? Ulan sevgi gösteremiyorsan bile bari dövseydin. Emin ol, yok saymandan daha az acıtırdı dövmen. Benim sana ihtiyacım var baba, doğduğum an büyümek zorunda bıraktığın çocuğun sana ihtiyacı var. Çünkü ben kaldıramıyorum artık. Neyim yetersiz? Sen, annem, Eliz! Neyimi yetersiz buluyorsunuz!? Neden hep yokum birileri için?"

"Oğlum, böyle düşünme. Varsın, gerçekten benim için varsın."

Dizlerimin üstüne çöktüm. Dirseklerimi abimin mezar taşına yasladım. Hıçkırıklarımın arasında sordum. "Peki ben ölüm döşeğindeyken neredeydin?"

"Kalkıp gelemedim diyorum ya evladım."

İstemsizce bir 'hıh' çıktı ağzımdan. "Çok güzel varmışım. Neyse, görüşürüz baba. Mümkünse bir ara görüşürüz herhalde."

Veda etmesine müsaade etmeden kapadım telefonu. Kuru otları temizleyip şişemi de alıp çıktım mezarlıktan. Arabaya bindim yine, bu arabada ne çok ağlamıştım son zamanlarda.

Halbuki ben nefret ederdim ağlamaktan. Birileri ağlamamı görsün istemezdim, ağlarken beni sadece Ege görmüştü şimdiye kadar.

Başımı geriye attım, dudaklarımı ısırdım.

Çok mu çocuktum? Valla büyürdüm ki. Çoktan büyümüştüm.
Çok mu çirkindim ya da? Kötü kalpli miydim? Onu mutlu mu edemezdim?

Mantıklı gelmiyordu hiçbir şey. Anlayamıyordum, kimsenin beni sevmemesi anlayamıyordum.

Çok kısa ama olsum hem başka bölümüm bile yok şimdilik bunu atim inş yazıcam, çalışıyorum şu anda izin günümde yazarım herhalde

Doktor Civanım | yarı textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin