16.Bölüm.

346 20 6
                                    

Herkese uzun bir aradan sonra merhaba! Sizi çok özledim!Stay With Me hakkında güzel planlarım var fakat bölüm düzenlemeleri henüz bitmedi.Bunun yanında yakında yayınlayacağım Umudun Işığı adlı hikayem üzerinde çalışıyorum.Teog sınavım güzel geçti ve bu bölümler daha hızlı gelecek demek oluyor.Bu kadar bekletmek istemezdim ama ne yazık ki böyle oldu,beni affedin.

Bu arada ithaf isteyen varsa söylesin.Uzun bir aradan sonra yepyeni bir bölüm,umarım seversiniz!

İyi okumalar...

Beynim kelimeleri idrak etmek istercesine çırpınıyordu.Karşımda ki kişi sanırım şaka yapıyordu,bu kadar da şanssız olamazdım sanırım.Ross'un bir düşmanı mı vardı yani.? "Ne.?"diye sordum söylediklerini anlamamış gibi."Dediğim gibi,Ross benim düşmanım ve sana da zarar verdi."dilini şaklatıp kaşlarını kaldırdı."Hiç şaşırmadım."Ross kötü bir insan değildi.Tamam,bana çok çok kötü şeyler yapmış olabilirdi,beni kelimeleriyle öldürmüş olabilirdi ama,o özünde kötü bir insan değildi.Bunu hissediyordum,biliyordum,buna inanmak istiyordum. Ross bana ne yaşatmış olursa olsun,yinede sahip olduğum tek ve en güzel varlıktı.Yanında kendimi güvende hissettiğim tek insan.

Fakat,onun bir düşmanı vardı.Kirli insanların edindiği gibi bir düşman.Ona karşı,kin ve öfke besleyen bir insan.Ross'un bir düşmanı vardı.Başkasına da acı çektirdiği için bir düşmanı vardı.Biri tarafından sevilmiyor ve kişi ona zarar vermek için belki de fırsat kolluyordu.Ross birine daha mı zarar vermişti yani.? "Dur bir dakika,yani sen...Ross'un düşmanı mısın.?"diye sordum,sesim sonlara doğru istemsizce kısılmıştı.Adrian başını salladı ve "Evet."dedi.Onun bu konuşmadan rahtsız olduğu apaçık belliydi.Fakat ben gerçekleri öğrenmek istiyordum."Neden.?"diye sordum.Adrian derin,çok derin bir nefes aldı.Zaten koyu renk olan gözleri biraz daha karardı.Yüzünün renginin de solduğu besbelliydi."Ben...Seni tanımıyorum Alex.Sana bu konuyu anlatamam üzgünüm."diye mırıldandı.

Beni tanımadığını söylüyordu,başımdan geçen her olayı bilmesine rağmen."Adrian,sana başımdan geçenleri anlattım.Hadi,bana sevdiğim adamın neden düşmanın olduğunu söyle."dedim.Adrian kararsız kalsa da anlatacağını yerinde dikleşip masaya yaklaşmasından anlamıştım.Merakla yüzüne bakarken konuşmaya başladı."Ross,biz onunla ortaokuldan beri arkadaşız.Daha doğrusu arkadaştık,ben okulda ki bir kızı seviyordum.Hemde,gerçekten seviyordum.Fakat kız,Ross'u seviyordu.Ross'a bu sırrımı anlattığımda güldü ve..."

Cümlesini yarıda kesip yutkundu.Belli ki bunları anlatmak ona işkence gibiydi."...ve kızın bana asla bakmayacağını söyledi.O zamanlar o kadar da çirkin değildim,diş tellerim vardı sadece.Ross o sözleri söylediğinde umutsuzluğa kapıldım.Fakat yılmadım,gidip kıza çıkma teklifi ettim.Kabul etmedi...Kıza bir şey söyleyecekken Ross geldi ve kızın...elini tuttu.Kız bağırarak,"Çünkü Ross'la çıkıyoruz.!"dedi ve Ross'un boynuna atladı.O günden sonra Ross ile olan arkadaşlığımız bitti ve benim düşmanım haline geldi.Ross sevdiğim kızı benden çaldı,hemde en iyi arkadaşımken.Fakat tek sorun bu değil,Ross sevdiğim kızı aldattı,onu üzmesi aramızı daha da çok açtı ve artık gerçekten düşmanım oldu."tek kelime edemedim.Zaten ne diyebilirdim ki.? En iyi arkadaşı ona ihanet etmişti.Çok sevdiği o kızı arkadaşı,en iyi arkadaşı almıştı elinden.Üstelik bu da yetmiyormuş gibi oynamıştı o kızla,aldatmıştı onu,sadece Adrian'a ihanet etmemişti sevdiği kıza da aynı şeyi yapmıştı.

Bu...Tessellisi zor bir acıydı.Herkesin dertleri vardı.Bir umudu,bir acısı,bir hüznü,bir pişmanlığı,bir yanlızlığı vardı,çünkü herkesin bir gideni vardı,içinden bir türlü uğurlayamadığı.İhanet,çoğu kişinin kaldıramayacağı sert bir darbeydi.Toparlanamayacak duruma getiren şeydi bizleri.Fakat bazen ihanet,yaşatılanlar değil,söylenilen sözlerdi.Kalp kıran,can acıtan sözlerdi.Uğruna göz yaşı döktüğünüz kişi için bir hiç olmak bir ihanet sayılabilir miydi.? Eğer o kişi size de aynı duyguları beslediğini söylediyse,gözlerinde birer parıltı gördüyseniz evet.Herkesin uğradığı bir ihanet,yediği bir darbe,çektiği bir acı vardı.Her insanın kalbi sarsılmıştı bir kere.Her insan birini beklemişti gecelerce göz yaşı dökerek.Her insan umutlanmıştı ve umutları söndüğünde yıkılmıştı.

Her insan bir kere yara almıştı,canı yanmayan yoktu.

-

Parmağımı hafifçe zilin üzerine bastırdım.Rain'in evinin önünde duruyor kapının açılmasını bekliyordum.Yemek yedikten ve bu acı olayı dinledikten sonra Adrian ile biraz daha sohbet etmiş ve telefon numarasını almıştım.Gerçi benim telefonum yoktu ama aldığım zaman kaydederdim.Bacaklarım heyecandan titriyordu.Rain'in evde olmasını diledim,başka gidecek hiç bir yerim yoktu çünkü.Eğer Rain beni reddederse ne olacağını düşünmek istemiyordum.Bir kaç dakikalık bana ömür gibi gelen bekleyişten sonra kapıyı Rain'in annesi bayan Maronez açtı.Beni görünce gülümsedi,"Ah,Alex merhaba,nasılsın? Uzun zamandır gelmiyorsun."dedi.Ah bir bilseydi başıma neler geldiğini,ölümlerden dönmüş sayılırdım!

Gülümsedim,"Merhaba,iyiyim siz nasılsınız?"dedim bende."Teşekkür ederim,iyiyim.İçeri geç,Rain odasında."dedi gayet sevecen bir tavırla.Bayan Maronez'i severdim,tatlı bir kadındı ve oldukça sevimli gözükürdü her zaman.Yavaşça içeri geçtim ve bayan Maronez'e dönüp,"Ben Rain'in yanına gidiyorum,izninizle,"dedim."Ah,tabi keyfinize bakın."dedi.Hızla merdivenleri çıktım ve Rain'in odasının önüne gelince durdum.Heyecanımı bastırıp kapıyı tıklattım.'Geeel!' nidasından sonra yavaşça kapıyı açıp içeri girdim.Ve o an ağlamak istedim.Kaç aydır görmediğim ve deli gibi özlediğim,en iyi ve tek arkadaşım karşımda duruyordu.O'da çok şaşırdı ilk başta,sonra gerçeği kavrayıp birbirimize sarıldık.O'nu öylesine özlemiştim ki...Belki de bu zamana kadar yanımda olan tek insandı.Beni en zor günlerimde yalnız bıraktığı için ona kızmıyordum,beni bulamamıştı ve zaten başımızda çok büyük bir engel vardı beni kurtarması için.Ona kızamıyordum sonuçta geçmişte kalmıştı her şey,geçecekti de.

Rain benden ayrıldığında ağladığını fark ettim."Alex...Özür dilerim..."diye mırıldandı.Tekrar sarıldım benden özür dilemesi gereken en son kişiydi belki de şu anda.Ona ihtiyacım vardı.

-

Araba durduğunda sıkıntıyla iç çekip büyük binaya baktım.Okul başlamıştı,uzun bir aradan sonra bir çöp gibi görüldüğüm yere geri dönüyordum,hemde kendi ayaklarımla.Neyse ki son senemdi ve üniversiteye başlayacaktım,bir yıl katlanmam gerekiyordu artık.Bir kaç gündür Rain'lerde kalıyordum,okula da Rain ile birlikte gelmiştik.Ona başımdan geçen her şeyi anlattım ve şu anda Ross'dan nefret ediyor.Beni neden kurtaramadığına gelirsek tahmin ettiğim gibi babam yüzünden.

Babamı düşünmek istemediğim için düşüncelerimi dağıtıp arabadan indim.Rain ile birlikte büyük okul kapısından içeri girdik.Biz mi çok erken gelmiştik yoksa diğer herkes okulu bırakmış mıydı? Bahçede basketbol oynayan bir kaç çocuk dışında kimse yoktu.Merakla içeri girdik.Her zamanki gibi görünmezdim ama koridorlarda boştu.Dolabımızın olduğu tarafa doğru yürüdük.İçine çantamı bırakıp dolabın kapağını kapattım."Niye kimse yok?"diye sordu Rain biz yürümeye başlarken."Bilmiyorum,"dedim.O sırada kimya laboratuvarına giden koridorda bir topluluk gördüm.Koskocaman bir topluluk! Okulun yarısıydı neredeyse! Onları bir araya toplayan neydi merak etmiştim.

Rain ile birlikte insanları iterek ne olduğuna bakmaya çalışıyorduk.Herkes çığlık atıyordu.Bir kaç insanı itip özür dileyerek ve kendim ezilmeme aldırmadan sonunda ne olduğunu görebileceğim yere geldim.Fakat gördüğüm şeyde ki hislerimi şöyle açıklayabilirim;Nefesim kesildi.

Stay With Me ||Ross LynchHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin