55. Bölüm/FİNAL

532 17 2
                                    

BAYAN AYKIRI •
Mahi Nehar




Keyifli okumalar!




BÖLÜM 55: SONSUZ MUTLULUK/ FİNAL BÖLÜMÜ






İran'da bir duvar yazısı, "Gülüşün şehrin dengesini alt üst ediyor. Sen gül; şehri yeniden inşa ederim ben."



1 yıl sonra...



Hayat kısa değil, sonsuzdu...

Bu emsalsiz sonsuzluğun içerisinde yaşamını idam ettirmeye çalışırken, acı gerçeklerin hazin sancısı, erken bir yaşta var oluşuna gösterdiği tecrübeden sonra kendi kendine bir söz verdirirdi insana. Benim de kendi benliğime, ruhuma ve yüreğime biçtiğim bedelli bir söz vardı. 'Sevgili kendim, kırık kanatlarına aldırış etmeden ayaklarının üzerinde yürü, ama kimsenin omuzlarında yaralı ellerinin izini bırakma.' Dışarıdan bakıldığında her ne kadar gülen, her şey yolundaymış gibi davranarak hareket eden bir kız varsa, aynı zamanda içi paramparça olmuş, hayata küsmüş ve belli hayallere veda eden biri de vardı.

Mevsimlerin zamanında gelmesi, çiçeklerin vakti dolunca açması gibi her yüreğinde kapısı; ancak ve ancak aşkla açılması mümkün oluyordu. Var oluşun acele içinde olduğu nerede görülmüş? Zaman denilen kavram, benim sonsuza dek kapandığını sandığım kalbimin kapısının onun gelişiyle ardına kadar açılmasına vesile olmuş, hayatımın en özgür döngüsünü başlatmıştı. Bu büyülü masalın başkahramanı elbette oydu, Yaman Eroğlu... Kehribar harelerinde boğulduğum yedi iklimim, iki cihanda eşsiz sevgilim, sebebi varlığım, ruhu dermanım...

Bazı yaralar; yalnızca insanın etini değil, ruhunu da kanatırmış. Benim yaralarım onun sayesinde iyileşmiş, kabuk bağlamış ve sonsuza dek kapanmıştı. Birlikte geçirdiğimiz onca güzel günler, aylar ve yıllardan sonra biz bugün mezun oluyorduk millet. Hepimiz heyecanlı olduğumuz kadar üzgündük de. Çünkü yanımızda Uğur böceğim ve onun medarı iftiharı Doruk Efendi yoktu. İpek, 3. Sınıfta iken ani bir kararla Erasmus'a başvuru yapmıştı. Son senesinde başvurusunun onay aldığını öğrendiğinde havalara uçması ve bizi delirtecek kadar eğlenmesi kaçınılmaz olmuştu. Yurt dışında Gastronomi eğitimine katkı sağlayacak bir eğitim programı için ölüp bittiğine hepimiz böylelikle bir kez daha şahit olmuştuk. Tabii ki bu haberi duyunca üzüntüden yorgan döşek yattığım zamanlarım çok oldu yoldaşlarım, ama benden daha fazla üzülen kişi tahmin edersiniz ki Eros Doruk olmuştu. Göz devirme...

Bizim aptal âşık daha fazla bu ayrılık acısına dayanamamış, final sınavından hemen sonra hiç beklemeden İpek'in yanına, İskoçya'ya gitmişti. Bizim Çeyrek milyarderin ardından onca zaman üzgün ve suratsız gezen Dorukla epey uğraşmak zorunda kalmıştım. Bakmayın öyle canım siz de. Aşk acısı nedir bilmem diyerek köşeye çekilmedim elbette. Elimden geldiğince Eros'a yardımcı oldum ve İpek'in yokluğunda acı çekmesine, ortalıkta ruh gibi gezmesine ben dâhil, kimse izin vermemişti. İyi mi yaptım kötü mü? Bakın hâlâ düşünüyorum orasını. Şaka, şaka...

Kıt kanaat geçindiğimiz evimizde 5 kız yaşarken, Çeyrek milyarderimin gidişiyle bu sayı 4'e düşmüştü. O zorlu geçen 1 yılda Selin yanımda olmasaydı eğer, Pelin ve Selvi elimde kalırdı kesin canlar. Yaptığımız kavgalarda, türlü tartışmalarda İpek'in bir köşeden film izler gibi sessizce, korkudan tırnağını yiyerek izlemesine öyle alışmıştım ki, artık içimden kızlarla atışmak bile gelmiyordu. Pelin okul dışında çalışabileceği bir klinik bulmuştu ve geçimini bunca zaman öyle sağlamıştı. Selvi deseniz en son patronunu öldürmek istiyordu ya hani, bir kaza bela falan yaşanmadan işten çıkmış, kendine staj niyetine bilindik bir bankada çalışmaya başlamıştı. Selin deseniz yeni gelinler gibi ortalıkta gidip geliyordu. Evet, evet. Yanlış duymadınız, yeni gelin. Selin ve Melih'in ailesi o kadar hızlı çıkmıştı ki, ikilinin mezun olmalarına bile fırsat vermeden yaz tatilinde nişan yapmışlardı. Koskoca geçen 1 yılın ardından bugün ummalı bir hazırlık içerisindeydik işte. Bizler nihayet mezun oluyorduk...

BAYAN AYKIRI [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin