2.bölüm
- Kokusunun bulanmış olduğu oksijenden başka hava istemeyecekti ciğerlerim -
Gözlerime giren yetmezmiş gibi dudağıma çarpan gün ışıkları dudaklarımı kavurmaya başlamıştı. Küçük başım öyle şiddetli ağrıyordu ki dışarıdan gelen sesleri boğuk duyuyordum.
Gözlerim benim ile inatlaşırcasına birbirine girmişti. Ellerim ile gözlerimi ovuşturduğumda, oda da yalnız olduğumu fark ettim. Başımı yan tarafımda yatırdığımda babamın yokluğunu hissetmek kendimi boşluğa düşmüşüm gibi hissettirmişti.
Bu histen çabucak kurtulmak istercesine koşarak kapıyı açtığımda kulağıma gelen hıçkırık seslerini duyuyordum.
Meraklanıp merdivenlerin başına geldiğimde yerime çöküp âşık olduğum babamın sesini dinlemeye başladım.
"İlayda biliyorsun ben gitmek zorundayım. Daha fazla zorlaştırma işleri. Gece sana emanet"
"Hiçbir yere gitmiyorsun Baran. Geçmişten nereye kadar korkarak yaşayacaksın. Sen korkak değildin Baran. Sen hep güçlü olandın ne değişti?"
"Ne değişti biliyor musun? Battım ben! Her geçen gün bataklığa biraz daha batıyorum. Ne yapayım sen söyle? Elinizden tutup kızımı mı çekeyim? Anlamıyorsun ben yanında olduğum sürece onu üzmekten başka bir işe yarayamayacağım. Onun beni unutmasını sağla İlayda olur mu?"
"Kızlar babalarını yaptığı ve söylediği şeyleri asla unutmazlar. Kızlar aslında en çok babalarına kırılırlar, en çok babalarıyla mutlu olurlar. Onu bırakmayıp mutlu etmek senin elinde Baran? Gitme! O ufacık canını biraz daha yakma. Kaldıramaz o küçük. Çok küçük... Yapma."
"Yapamam onun yüzüne bakamam. Cesaretim yok tamamı yok! Ben G-gitmek zorundayım."
Babamın sesi kırılırken annemin hıçkırıkları tüm odayı dolduruyordu. Ben ise kalbimden açılmış olan boşluktan olanları seyrediyordum. Hayatımın nasıl mahvolacağını, canımın nasıl biraz daha yakacaklarını seyrediyordum.
İçimde ki boşluk gitgide büyüyordu ve beni içine çekiyordu. Ben o boşluğa çekiliyordum.
Ayak sesleri kapıya doğru ilerlerken izlemekle meşguldüm hala olanları. Belki de kaderime boyun eğiyordum. Babamın bedenini görüş alanıma girdiğinde dayanamadı artık gözyaşlarım ve bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ben hala kıpırdayamıyordum konuşacağım ama konuşamıyordum. Öyle ki donup kalmıştım geleceğin soğukluğunda.
Hayatımda ilk defa güvende hissetmiştim kendimi, Güvenmiştim.
Oysa beni hiç bırakmayacakmış gibi sarıp sarmalamıştı babamın kolları beni. Ne kadarda güvende hissettirmişti çikolata ve sigara kokusu.
"Kızını kimsesiz mi bırakacaksın Baran?"
Annemin haykırışı ile kendime geldiğimde sıçrayarak oturduğum yerden kalktım. Karnımın ağrıması ile canım yanarken tekrar ayağa kalkacağım sırada yanımda ki vazoyu düşürdüm. Kırılma sesi tüm oda da yankılanmıştı.
Öyle ki gerçekler ağır gelmişti dudaklarımıza. Ağzımızı açıp tek cümle kuramıyorduk. Terk edilişin boynu bükük bıraktığı andaydık. Karakterin belki de hayatında verdiği en önemli karalarını verdiği andaydık. Öyle ki gözlerimiz ıslak olacakları bekliyorduk. Sessizlik belki ruhumuzda ki yaraların kanamasını engeller diye umarak susuyorduk. O kadar soğuktu ki sessizlik, nefret ettim. Ben sıcağı severdim. Sessizlik çok soğuk, çok üşüyordum.
Babamın mavi gözleri artık siyah olmuştu ve o kadar çaresizdi ki. Sanki gitmekten başka yapacak hiçbir şeyi yokmuş gibiydi. Terk ediliyorsun! Diyerek haykırıyordu göz bebekleri.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Defter Arasında
Romanzi rosa / ChickLit"Katilin Katili Olmaz" Diye fısıldadı adam hayatını mahvedeceği kadına. Sevdiğini anlattı sonra. Kadın ise hiç sorgulamadan inandı. İnanmaya ihtiyacı vardı. Hayata tutunmak için bir sebebe ihtiyaçı vardı kadının. Kadın bir gemi, Adam bir kaptan...