sen beni sevmiyorsun, beni sevme düşüncesini seviyorsun. yalancı.
cem karaca, ihtiyar oldum.
bomboş kaseye hafif bakış attı. Akisleri sönük irisler daha fazla birbirini odaklayamıyormuşçasına kapattı kendini. Yorgundu.
Sarışın genç, başlığın hemen yanı başında bir iskemleye oturmuştu. Gözleri kapalı değildi ve bilinci gayette açıktı, bedeni izliyordu.
Iida yemeği pişirip çıkmış, ilaçları almıştı. Geriye iki bedeni bırakmıştı. Özellikle Katsuki'yi bırakmış değildi, İzuku bizzat kalmasını ısrar etmişti ve zaten sarışın da İzuku'nun kal demesini bekliyormuş gibiydi.
Sessiz yağan yağmurun altındaki evde, nefes sesinin bile zar zor duyulduğu şu dakikalar, yakın bir gelecekte patlayacak küçük bir kıyametin habercisi gibi, öncesinde kendisini belli ediyordu.
Bu haberciye karşı, ikisi de geleceğini bildikleri bu kıyamet için ne bir eylemde bulunuyor, ne de umursuyorlar gibiydiler. Onlar için yalnız şimdi vardı.
İzuku hafifçe göz kapaklarını kaldırdı. Gerek amansız düşen yaşlardan, gerekse hastalıktan geriye kalan izler yüzünden göz kapakları aşırı kurumuş, açmakta zorlanıyor ve olması gerekenin aksine bayağı bir acıyordu. Ama yine de açtı.
Fersiz yeşil gözler yavaşça yukarı kalktı ve Katsuki'ye baktı. İki göz bakıştı. Zaten Katsuki'de ona bakıyordu. Ellerini zayıf göğsünde birleştirmiş, bacak bacak üstüne atmıştı. Usul bir edayla bu capcanlı surat kendi yüzünü izliyordu.
Dudaklarını oynatmadı ve oynatmak için de herhangi bir kıpırdamada bulunmadı. Gözleri hemen yattığı yatağın önündeki sehpada duran suyu işaret etti ve Katsuki su istediğini anladı. İki saniyede gerçekleşen bu iletişim, beraberinde kavgayı da getirecek gibi gözüktü.
Katsuki yatan bedene yavaşça dokundu ve hasta sırtını başlığa yaslaması için destek çıktı. Bir eli omzuna diğer eli karnına dokundu. Yüzü gereği yüzünden İzuku'ya yaklaştı ve bu dışardan bakılsaydı eğer gayette yakın bir mesafe olarak anlatılabilirdi.
Ellerinin, parmak uçlarının dokunduğu kısımlar hemen soğuğu terk edip sıcağa kavuşurken, sanki bu sıcaklığı sağlayan kendisi değilmiş gibi tepkisizce bedeni kaldırdı. Gözleri asla dibinde durduğu soluk tene bakmıyor, zümrütlerle buluşmayı âdeta reddediyordu. Yakutlar karanlığa bakar gibi kör gözlerle bakıyordu.
Katsuki'nin aksine İzuku gayette Katsuki'yi izliyor, dibindeki sıcak tene dikkate bakıyordu. İrisleri bir parlak lekesiz tenine, bir tenindeki yeni pembeliğine kavuşmuş dudağa, bir kendisine bakmamakta ısrar ettiğini belli ettiği kan kırmızısı gözlere kayıyordu.
Bedeni doğrulttuktan sonra uzanıp suyu değdirdi dudaklarına Katsuki. Gıkı çıkmıyor ve bir ses çıkarmaktan korkuyor gibiydi. Yavaşça suyu içirdi ve sonra bardağı yeniden geri koydu.
Bu matem havası İzuku'nun sertçe yutkunup boğazını temizlemesiyle son buldu. Konuşmaya başlayacağını anladı Katsuki.
"Anlamakta zorlanıyorum ben. Sanırım asla da anlamayacağım. Her defasında dibimde olman ve benim de hiçbir şey yapmamam, bunun sebebi ne?"
Kaşları hafif çatılmış, bedenini yaslamanın vermiş olduğu rahatlık ve kuzu sessizliğindeki Katsuki yüzünden, İzuku içinde katlanılmaz derecede güvende hissetmesine sebep oldu. Başını Katsuki'ye çevirdi, kirpik altından kendisini dinleyen çocuğa konuştu.
"Hey Katsuki, ses çıkarsana."
Gözlerini kapattı ve bir yanıt bekledi. Her defasında hiçbir zaman gelmeyen bir şeyi bekliyor, ama ne ses geliyor, ne bir tepki alıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fleur De printemps | Dekubaku
Фанфик"Alt sınıflarda bir çocuk var, benden hoşlanıyor." -özgünlüksüz -manga/anime bağımsız