14

200 35 12
                                    

Dikkat, uyarıcı etkenler.

yavşak bir adammışsın.

Hemen yanında uzanıyor, arada bir gözleri kayıyor. Çıkmaya başlayalı çok olmamış. Okul bitmişti ve kendisi mezun olmuştu. Epey şanlı bir gün. Kutlama sonrası ona uğramadan edememiş. Biraz bayat baharat ve içki kokuyordu. Dolu bir ayın sonuna gelinmiş ve kafası bazı şeylerle kurcalanmıştı. Üniversite kaygısı bastırıyordu.

Üstünde üstünün tamamını enfes bir şekilde kaplayan siyah içlik, geldikten hemen sonra bizzat istek üzerine çıkartılıp sandalyeye atılan gömlek ve şüpheyle altında emanet duran pantolon. Katsuki'ye geleceğini gecenin geç saatlerinde mesajla bildirip telefonu kapamıştı. Ve gerçekten geç bir saatte kapı çalınınca Bayan Mitsuki şüphelenmişti ancak içeri almak zorunda kalmıştı. Bir şeylerin olduğu barizdi ikisi arasında tabii. Mitsuki bunu yemekteki gergin ve heyecanlı nefeslerden sezmişti. Laf etmedi ve ikisinin mutluluğu dışında bir şey istemediğinden -oğluna da kıyamadığından- İzuku'ya hiçbir şey sormadan buyur etti ve sevecen yaklaşıp odasına çekildi.

Katsuki henüz uyumuştu o geldiğinde. Biraz geçtikten sonra ancak, üstündeki koca ağırlık nefessiz bıraktığında uyanabildi. Kendisini sarmalayan kollar ve ağır üst gövde âdeta öldüresiye bastırıyordu kendisini. Ani bir nefesle uyanıp neler olduğu az sonra anlayabilmiş ve doğrulmaya çalışsa da başaramamıştı. "Hey.., ne yaptığını sanıyorsun..! Çekil," annesi nasıl içeri almıştı onu? Ulaşmaya çalışsa da ulaşamamıştı haber mesajından sonra. Uzun süre beklemiş ve çok geç olduğundan gelmeyeceğini sanıp yatmıştı. Delirmiş miydi bu adam, ne halt ediyordu?

Ancak ne çaba yetti ne de uğraş onu kaldırmaya ve sonunda pes etti. Nefes verdikçe içkinin kokusunu burnunda hisdediyordu. Bu adam, gerçekten çıldırmış olmalıydı. Katsuki ne yapması gerektiğini bilemedi. Ellerini omuzlarına koyup kaldırmak istedi ama olmadı, elleri orda kaldı.

İzuku biraz sonra kafasını boynuna bıraktı. Yeni mi yıkanmış? Teninin kokusu başını neden döndürüyordu. Bu alıştığı şey bugün daha bir baskın geliyordu. Kafasını kendisine heyecanlı bakan surata kaldırdı. Dibinde duran koca kırmızı gözlerin cevap beklediğini anlamıştı. Ellerinde sıkıştırdığı bu bedende durmak istedi. Dilini kapalı olan dudağa dokundurdu. Kaşları bir hışımla gerildi ve gözlerini serbest bıraktı yüzüne. Gittikçe ıslattığı dili hâlâ ısrarla açılmayan dudakta dolaşıyor, açılması için yalvarıyordu.

Katsuki dayanamadı. Bu sert çehre sonuçta şu sıralar yalnız kendisine böyle bir hâle bürünüyordu. Sırılsıklam dudağını yalnız birkaç saniyeliğine açtı. İzuku aniden üstünden kalktı. Sol eli boynunda, sağ eli yüzünde durdu. Şimdi üstünde oturuyordu ve sağ elinin parmağı Katsuki'nin mahvolmuş dudağında dolaştırdı. Kıpırdamaktan biçare kalan o ise, yalnız kalkmasını diledi çünkü İzuku tamamen üstündeydi. Ona eğildi ve dudağını nazikçe öptü. Zaten bunu bekliyordu.

Yavaş, suluca ve sesli birkaç uzun öpüşme hiç bitmeyecek gibi geliyordu artık Katsuki için. Çünkü nefes aldıktan hemen sonra bir kez daha onu aynen ilk seferki gibi soluksuz bırakıyordu. Eli kulağında oynuyor ve sol eli boğazını okşuyordu. Ancak birkaç dakika sonra tamamen kafasını çekerek doğruldu. Üstünden kalkmadı fakat nefes alacak zamanı verdi.

İzuku ona yukarıdan eşsiz bir gülüşle baktı. Katsuki elleriyle gözlerini kapattı. O neydi öyle? Sıcak bastırıyordu ve ağır hissediyordu. "Sen.., kendine hakim ol tamam mı..?" İzuku bu utangaç tavıra içten güldü. Haklıydı, bu fazlaya kaçıyordu. Altı kabarıyordu, Katsuki anlamıştı. Erkekliği arşa kalkmıştı.

-Uyumadığını düşünmüştüm Katsukii.. Sen beni neden beklemedin?

İzuku bir hışımla altında sıkıştırdığı çocuğun üstünden kalktı. Terliyordu, gittikçe yükselen ısısı mahvediyordu onu. Katsuki ağır bedenden kurtulunca hafifledi. Yataktan yavaşça doğruldu ve oturur hale geldi. Bir türlü geceye alışamamış vücudu; hissettiği baskı ve az önceki karanlıkta bile görebildiği şişkinlik kafasını patlatıyordu. Bu kadar içecek neyi vardı ki? Aklından bunlar geçiyordu. Gözleri hemen yanında oturan bedene kaydı, parlak zümrüt misali kendisine yanan gözler direkt ona çevrili ve bir şeyler yapmak ve söylemek ister gibi bakarken yalnız nefes sesini duyuyordu. "Sıcakladım Katsuki.., bir şeyler yapamaz mısın bana? Gömleğimi çıkartabilirsin değil mi?" Yumuşak sesi cümleleri biraz uzatarak konuşuyordu.

Katsuki kalktı ve önüne geldi. Bir tereddüt ve korku içindeydi ve titreyecek gibiydi. Dediğini hiç itirazsın kabul etmek de ne oluyordu? Elleri başına geldi düğmenin, birer birer çözdü ve kolladı ardına çekip sıcak gömleği sandalyeye serdi. Altında kolsuz atlet, ıslak kürek kemikleri ve hemen göğüs aralığında bir ben vardı. Gözleri bakmıyordu yüzüne. İzuku onun aşağıda sarkan terli ellerini avuç içine aldı.  Bu şefkatli elleri sıkıcasına tutup öpüyordu. Kendisine bakamazken bile böylesine masum suratı, zevkine güzel geliyordu.

Parmak uçlarını öptü. Ellerini yanaklarına kapattı. Omuzlarına dokundurdu. Deli alevlerle sürülen dokunuşları cezbetti onu. İki göğsünü okşattı; titreşen ciğerindeki nefesleri hissetti Katsuki. Hâlâ daha ona bakamıyordu. Hakimiyeti kaptırdığı bu oyun aleyhine dönmüştü, bir şey yapamıyordu. İzuku ısrarla bu ateşli denebilecek teması devam ettiriyor, keyif aldığını belli eden mırıltılarla eşlik ediyordu. Kulaklarını yolmak ve deşmek gibi bir hissi kabartıyordu içinde bu iniltiler.

Biraz aşağı, sert karnına indirdi ellerini. Katsuki hafif eğilmiş ve şeytana taşımalık eden sol mızrak haline gelmişti. Kasıklarına bakıyordu. Kendisini bayıltacak ve istediği, aklındaki tüm emelleri yapacak olan bu iblise göz değdiremiyordu. "Hoşuna gidiyor mu? Vücudumun şeklini ellerinle tartmak nasıl geliyor, her yerimin sertliği seni de uyarıyor mu bebeğim?" Bir kurşun, yaydan fırlamış bir ok ve dile batan çatal gibi deldi geçti yüreğini sözleri. Nefes almayı unutmuş gibi, yavaş yavaş yanan bedeni eriyip gidecekti. Sonunda kafasını kaldırıp o şeytani suratla karşıya geldi. Gözleri deli maviydi, çakal çökerten dudakları vardı ve o ifade de neyin nesiydi? Bu cazibeydi.

Konuşmayı bir anlığına silmişti ve kocaman gözlerle ona bakıyordu. İlk seferde hiçbir şeyi idrak edemediği belliydi. Belli belirsiz nefesini yüzüne vuruyor. Ne demek bu?  "S..senin bilincin yerinde değil, farkında değil misin? Utanmazca şeyler aklında yalnızca. Bunun ne demek olduğunu anlayabilecek kadar kafan temiz değil." Gözleri sudan yansıma, bir takla söylediklerinin üstünden henüz geçmiş.

İzuku ayağa kalktı. Yanında kibrit kalan çocuk, üstten izledi. Başını çenesinden parmağıyla nazikçe kaldırdı. Nazlı suratı delirtiyor. Baktıkça içine çekildi. "Senden ayrılmak istemiyorum." Kaşları kırılmış, durgun suratı pembeleşmiş yanaklarda kaldı. Yavaştan yaklaştı ve biraz daha öptü. "Senden gerçekten ayrılmak istemiyorum."






AMANIN
Noldu la sikcek diye kandırdım değil mi :D yok anam.. eline bari alsaydı keşke. Niye aldırmadın la izuku. Tam yeriydi işte it.. sende istemiyorsun gibi altına alıp ağlatmayı çocuğu.. ulaaan

Küfür etmeyin haa öylesine yazdığım bir bölümdü. Hadi öptüm

Fleur De printemps | DekubakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin