Binlerce kişiden oluşan bir ordunun karşısında sadece siz olsaydınız, ne yapardınız? Eminim nereye bastığınızın bir önemi olmazdı. Arkanıza bakmadan, tüm engelleri geçip geçemeyecek güçte olmadığınızı düşünmeden, kaçardınız. Bir başka dünyada olsaydım ya da farklı biri olsaydım, ben de aynısını yapardım.
İşte tahmin edeceğiniz üzere o ordunun karşısındaki tek kişi benim. Binlerce mil uzaklıkta olsalar bile fiziksel özelliklerimi seçebileceklerinden eminim. Çünkü ben de her birinin fiziksel özelliklerini seçebiliyorum. Ama onlar benim kim olduğumu ya da onlarınki gibi eşsiz görüş yeteneğine sahip olduğumu bilmiyorlar. O yüzden yüzlerindeki vahşi ifade yerini alaya bırakıyor. Onların yerinde ben olsaydım belki kendime gülerdim. Binlerce kişiden oluşan Westral Ordusu'nun karşısında engel oluşturmaya çalışan küçük bir kadın. Az önce dediğim gibi kim olduğumu ve de bu hakkı nereden bulduğumu bilmiyorlar.
Faith, generallerden birine işaret etti. General bu işaretle öne çıkıp atını dörtnala sürerek bana yakınlaşmaya başladı. Aramızdaki mesafenin iyi olduğuna karar verdiğinde durdu.
"Lordum soruyor: Büyük Astrana İmparatorluğu karşımıza sadece bir kadını çıkarmayı mı layık görüyor? Rakibine saygısı da kalmamış mı?"
Yüzümü örten tül dalgalanırken dudağım kıvrıldı, yüzümde gülümseme belirdi. "Astrana imparatoru size kimseyi göndermiş değil. Burada kendi irademle bulunuyorum."
General atın dizginlerini sıkıca kavrarken alaycı kahkaha attı. "Geri çekilin küçük hanım. Savaş kadınlara göre değildir."
Gülümsemeye devam ettim. "Sizde bana ait biri var, geri almalıyım. İşte bu yüzden savaş tam da bana göre." Erkeklerin savaşmayı kendilerinde hak görmelerini anlayamıyorum.
"Kim o?" diye soruyor sanki gerçekten merak etmiş gibi. "Yoksa sevgilin seni yatakta bırakıp aramıza mı katıldı?"
Bana fahişe olduğum imasında bulunması canımı sıksa da 'o kız çocuğu' önemli. O yüzden henüz sert yanımı göstermeyeceğim. "Westral şakacı generallere sahip anlaşılan. Ama benim vaktim yok." Generalin yüzü değişiyor, aptal olduğunu ima etmemden hoşlanmadı. "Ayağında küçük zilleri olan bir halhal taşıyan, on beş yaşlarında siyah tenli bir kız." Onu gördüğüne eminim, bakışları değişti. Kaplan soylular beyaz tenli ve sarı saçlıdır çünkü. "O kızı geri istiyorum" dedim üzerine basarak.
Yüzünde hinlik belirdi. "Üzgünüm onunla işimizi çoktan bitirdik ve görünüşe göre sıra sana geldi."
İçimdeki tüm duygular silindi ve yerini öç alma ateşine bıraktı. Önce generalin sonra Westral ordusundaki tüm kılıçlarının şarkı söyleyen tıngırtıları kulaklarıma doldu. General önce kendine sonra arkasına bakarken şaşkınlıkla bana döndü. Rüzgâr şiddetlenirken şapkam başımdan havalandı. Kendi kılıcı kınından çıkıp generale ihanet ederek kalbine saplandı. Hayat onu terk etmeden tek kelime fısıldıyor dudakları: "Deha!" Hemen ardından General, atında yana devrilerek düştü.
Ben hâlâ olduğum yerde duruyordum. Faith bana bakarak kılıcını yukarı kaldırdı. Yüzümü seçememiş olmalıydı. Ordu ileriye atılmadan önce gözlerimiz buluşuyor ve yüzümü görüyor. Neden bilmiyorum, tanımıyor. Oysa tanısaydı, bana kılıcını kaldırmazdı. "Bana ihanet ettin, Faith!" diye bağırmaktan geri duramadım. Beni duydu ve nihayet sesimi tanığında afalladı. Ama onun için çok geç. Ordu çoktan harekete geçti bile.
Bana olan güveni o küçük kızın sonu olmuştu. Bana inanmış, beni sevmiş, bana bağlı kalmıştı. Tek istediği ise onun akıl hocası olmamdı. Bunlar aklıma geldikçe, kalbimi sanki bir eliyle sıkıyor gibi hissettim. Savaşçılardan bazıları kaplan halindeydi, kimi de insan bedeninde kalmıştı. Süratle bana, Astrana'nın sınır eyaleti Vudan'a doğru koşuyorlardı. Tıpkı azgın bir nehir gibi, kana susayan insan nehriydi bu. Faith hâlâ şaşkın, ben ise öfkemin ve acının ruhumu parçalayan ateşiyle kavruluyordum. Bu varlıkların kanını kılıcım Sessiz Fırtına'ya bulanmaya değmezdi. Bu varlıklar benim Siyah İnci'mi kirletmiş ve yok etmişlerdi. En kötü muameleyi hak etmişlerdi. Bu sevdiğim adam bile olsa...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaplan ve Ejderha
FantasyHatırladığın ilk anın nedir? Bu soruyu önce kendine sor ve sonra sayfayı çevir. Sıkça duyacağın bu soru aslında bir şifredir. ******* Sadece güçlülerin hayatta kaldığı bu evrende, piramidin küçük taşlarından biriydi Lian Wen. Henüz küçük bir çocukke...