Aşka Ağıt

68 25 4
                                    

"Bu son yardım edişim, beni son manipüle edişin" dedi kadın.

Ayakta, gökyüzüne meydan okuyan tepeleri gizleyen bulutları izlerken kalbi hayal kırıklığıyla doluydu. Oysa ne umutları, uçsuz bucaksız hayalleri vardı. Onun sözde aşkına kanmıştı. Yüreği, onun tatlı ve zehirli aşk sözcükleriyle darmadağın edilmişti. Kadının o eski, artık bir tiyatro gösterisini andıran anıların etkisiyle dimağı bulandı. Ve kalbinin acı kavruluşu dudaklarından çığlık kopardı.

"Ejderha Tanrı'nın kibri kendi felaketi olmuştu. Ben de senin hem ödülün hem de felaketin olacağım," diye ettiği yemin, dudaklarından bir kor gibi fırlayıp bulutlara karıştı. "Onu senin için bulacağım ve ikimiz de yaptıklarımızın bedelini ödeyeceğiz..."

Kâhin, aradığı şeyin bu dağların birinde olduğunu iddia etmişti ona. Kader değişebilirdi, Kâhinlerin her sözü güvenilir değildi. Ama kadın bir kez daha güvenmeyi seçmişti. Günlerdir ihtiyacının ne olduğunu bile bilmeden dağlarda geziyordu. Morheng İmparatorluğu'nun kuzey sınırında olan geçit vermez Sarkayn Sıradağları'nda, ölümüne sevdiği ejderha için canını dişine takmıştı.

Kendi türüne ihanet etmişti, sevdiği ve ona güvenen kardeşlerine ihanet etmişti. Her şeyin sebebi o ejderhaydı. Onu sevmemekten daha kötüsünü, onu severmiş gibi yapan ejderha için son kez yollara düşştü. Belki de o da yaptığı hataların bedelini bu şekilde ödüyordu. Sırf o ejderha için asla yardım almaması gereken kişilerden iyilik istemişti.

Kendi türü için hatta tüm dünya için tehlikeliydi Büyücüler. Çünkü kendilerini zararsızmış, dünyanın en zarif varlıklarıymış gibi göstermekte üzerlerine yoktu. Büyücüler tehlikeydi, Kaplanlar ise tehditti, Ejderhalar tahmin edilemezdi. Ya kendi türü Dehalar bu üçlü güç arasında neredeydi? Bu üç grup Dehaları umursamıyordu ama artık umursayacaklardı.

Bir rüzgâr esti, bir yırtıcı kuş göklerde çığlık attı. Kadın cebindeki çanı çıkarıp havaya kaldırdı. Büyücünün öğrettiği kelimeler dudaklarından döküldükten sonra çan, hiçbir varlığın duyamayacağı şekilde çınladı. Duyulmayan ses dalga dalga yayılırken, bir başka duyulmayan ses dalgasına çarptı.

"İşte buldum," diye fısıldadığında, zafer coşkusundan çok uzaktı kadın. Boynundaki kolyeyi kavrayıp efsunlu kelimeleri söyledikten sonra az önce özendiği bulutlar gibi gökyüzünde süzülmeye başladı.

"Gökyüzünü sevdiğin kadar sevsen de olurdu beni,

Vaatlerle kandırmak yerine,

Doğrularla ağlatsan da olurdu beni.

An'lar yaşatmak yerine

Zehirler içirmeliydin aslında,

Ama sen, tatlı yalanların ve keskin ihanetinle büyüttün beni!"

Dudaklarından dökülen kelimeler bir ağıttı. Hiç başlamamış olan bir aşkın ağıtıydı...

Kaplan ve EjderhaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin