Yanlış yapıyordum. Dehalık seviyemin yükselmesi hiç kolay olmamıştı. Her bir seviyede ruhani noktalarım açılırken, içimde bir şeyleri de geride bırakmıştım. Ama şimdi Westral'e geldikten sonra arkamda bıraktıklarım, geri dönmeye meyilliydi. Yanlış yapıyorum ama doğrunun ne olduğunu da bilmiyorum. Bunun nasıl bir şey olduğunu Tangu amcam bana öğretmemişti. Belki de aynı seviyede olmadığınızdandı ya da belki de hayatında geride kalan herhangi bir şeyin geri dönüşü olmamıştı. Tek emin olduğum nokta ise kalbimi ve aklımı dengede tutabildiğimdi. Bunu başarabilirsem, o zaman soruma yanıt da bulabilirdim
"Prenses!" Başımı kapıya çevirdim. "Akşam yemeği için bekleniyorsunuz," dedi annemin hizmetime atadığı görevli. Adını çoktan unuttuğumu fark ettim. Aklım gerekli görmediği detayları hafızada tutmazdı. "Aç değilim. Bu akşam eşlik etmeyeceğimi iletin, lütfen" dedim. Bir şey söylemek istedi ama dilini tuttu, geri dönüp hızlıca basamaklardan indi.
Saçlarımdaki tokalardan kurtulduktan sonra salık bıraktım. Bana ağırlık taşıyormuş gibi hissettiren elbiseyi çıkarıp temiz gecelerimi üzerime geçirdim. Sabahlığı üzerime aldım. Bedenimdeki ağırlıklar, ruhsal yönden ağırlık taşıyormuş gibi hissettirdi bana hep. O yüzden ben sade ve özgür yaşama alışıktım.
O halde insanın zihnini tembelliğe sürükleyen güç ve zevkler neydi? Ama aynı zamanda şefkat de varoluş korkusuyla oluşurdu. Öyleyse insan kalbinin aynısını görmeli, kendine kim olduğunu sormalıydı özünü bilmek için.
Minderin üzerine oturdum. Ellerimi dizlerimin üzerine koyduktan sonra gözlerimi kapattım. Olumsuz düşüncelerin beslendiği ruh köküme inmeliydim. Siyah baloncuklar... Hepsinde pürüzsüz ve parlaktılar. Onlar bana ait, benim parçalarımdı. Benden ayrı değillerdi. Ben mor olanım, siyah baloncukları kaplıyordum, silmiyorum. Bulaşıyordum... Şimdi daha güzeller. Onları olduğu gibi kabullenmeli, mor aydınlığa boyanmalı. Ruh kökümün rengin mor ve siyah parlaklık ufalandı. Mor kucakladı hepsini. Ruh kökümden yavaşça yukarı tırmanıyordum. Uzandığım her bir noktayı kucaklıyordum. Kalbime çıkmalı, huzuru kollarıma almalıydım.
Evet, orada! Koyu morla birleşmek için heyecanlıyım. Sakinleştim, bir bütünüm her şeyimle. Son seviyeme dokuza gitmeliyim, ben artık oraya aidim. Mor, mavilik noktasına vardığı an mavi onu sarıyor. Bir kalkan gibi... Maviye yakın koyu mor...
"Prenses!"
Hızla gözlerimi açıp uzanmakta olan eli yakaladım ve büktüm. "Beni rahatsız edebileceğinizi söylememiştim!" Hırıltılı sesim onu bir adım gerilemeye iterken, gözlerimdeki öfkenin de odağı oldu.
Yutkunduktan sonra konuşma cesaretini buldu: "Dün geceden beri size sesleniyoruz."
Gece mi? Oysa bana beş ya da on dakika geçmiş gibi gelmişti. "Teğmen, kulaklarınız gayet iyi duyuyor. Nefes alışımı işittiğiniz halde odaya girmenize gerek yoktu."
"Ben girmesini istedim, Prenses" dedi Faith. Dışarıda, kapının iki metre uzağındaydı. Dün akşam erken uyudunuz sandık. Sabah hizmetçi seslendiğinde cevap vermediğiniz için girmesini emrettim."
Yavaşça oturduğu yerden doğruldum. Tüm gece aynı pozisyonda kalmıştım. Tutulma olması gerekirken gayet rahattım. Bu yeni bir şeydi işte. Kapı kapalıydı yine de sanki onu görüyormuş gibi bakmaktan kendimi alamadım.
"İyi, cevap verdim işte. Rahat edebilirsiniz." Oysa Az önce huzurdan bahsediyordum, huzurum falan kalmamıştı. Bunun sebebi ise isteğim dışında uyandırılmaktan başka bir şey değildi. Faith bir şey söylemedi. Sinirlendiğini neredeyse anlamayacaktım. Arkasına döndü ve geldiği yer nereyse oraya doğru ilerledi.
Ben de hızla üzerimi değiştikten sonra şatafattan uzak bir saç tokası seçtim. Saçlarımın bir kısmını topuz yapıp kalanını salı bıraktım. Takı olarak üzerimde hiçbir şey yoktu. Seçtiğim elbiseyi Astrana İmparatorluk Terzileri dikmişti. Mor renkli elbisenin üzerinde bir tane siyah gül nakışından başka süs yoktu. Ama olmasına da gerek yoktu. Aynadaki aksim şık ve dikkat çekiciydi. Teğmen Velen bile takdir eder gibi bakıyordu. Hâlâ sinirli hissettiğimden derin birkaç soluk alıp verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaplan ve Ejderha
FantasyHatırladığın ilk anın nedir? Bu soruyu önce kendine sor ve sonra sayfayı çevir. Sıkça duyacağın bu soru aslında bir şifredir. ******* Sadece güçlülerin hayatta kaldığı bu evrende, piramidin küçük taşlarından biriydi Lian Wen. Henüz küçük bir çocukke...