8. BÖLÜM: Bilmeceler

80 29 11
                                    

Sitara bu gece her zamankinden daha kalabalıktı. Uyku saati geçmiş çocuklar bile annelerinin elini çekiştirip tezgâhlara hücum ediyorlardı. Genç kızlar neşeli çığlıklar atarken hokkabazlardan kaçınıyor, genç beyler sevimli kızların bulaşıcı neşeleriyle hülyalara dalıyorlardı. Daha önce Sitara gecelerine şahit olmayan Lian için her şey şaşırtıcıydı. Keskin Bıçaklar'da yalnızca yılbaşında Büyük Tanrı'ya yakarış yapılırdı. Kış Perisi için kutlamalar düzenlenmezdi. Çünkü zaten her şey Büyük Tanrı'ya aitti. Yine de eğlenmek ve Büyük Tanrı'dan kutsanma istemek için bir tatlı bahane olan Kış Perisi eğlencelerine katılmak, Lian için son derece yeni bir heyecandı.

Gözlerini farklı şekiller ve renklerdeki fenerlerden, büyük kış buketlerinden alamıyordu. Haliyle yüzündeki gülümsemeyle birlikte kalbinin minik bir kuştan farkı yoktu. Faith'in bakışları sürekli ona çekiliyor, Lian'ın eşsiz gülümseyişi karşısında tutunduğu duvarları çatlıyordu. Raqva'ya jest olarak sevimli sevgilisini eşlikçi olarak istetmişti Lian. Adı Meltem'di. İsmi gibi serinlik ve sıcaklık saçıyordu etrafına ve Lian ondan çok hoşlanıyordu.

"Prensesim," dedi Meltem. Lian ışıldayan gözlerini ona çevirince heyecanla ekledi: "Şuradaki tatlılar Sitara'nın en iyisidir."

Lian, Meltem'i kolundan yakalayıp gösterdiği standa ilerledi. Faith ve Raqua da hemen peşlerinden gittiler. Bu kalabalıkta kaybolmak ya da zarar görmek çok kolay olurdu. İkisi de çok dikkatli olmalıydı. Raqva etrafı gözlerken Faith ise gözlerini bir an olsun Lian'ın üzerinden çekemedi. Her zaman güzel ve dikkat çekiciydi, Lian. Ama bu gece tamamen göz alıcı, üstelik etrafına bıraktığı etkinin farkında bile görünmüyordu. Üzerinde kırmızı renkte kalın bir pelerin vardı. Pelerinin üzerindeki nilüfer nakışları İmparatorluk Terzilerine özgü olduğu aleladeliydi. Tilki kürkünden olan başlığının onu sıcacık tutacağından şüphe yoktu. Üzerinde Kaplan Soylulara göre sade beyaz ama dikkat çekici bir elbise vardı. Ve Lian'ın tek mücevheri kulaklarındaki uzun, ucunda inci olan küpelerdi. Topuz yaptığı saçları yüzünden güzel yüzü tamamen ortadaydı. Prenses dikkat çekmeyecekti de kim o dikkati üzerine alacaktı?

Satıcı aceleyle fıstıklı kurabiyeleri paketleyip Meltem'e uzattı. General Faith'i tanımış, yanındaki hanımın kim olduğunu anlamıştı. Prenses Naida'ya benzerliği göz önüne alınırsa, hanımın Prenses Lian Wen olduğuna şüphe yoktu. Yaşlı satıcının bile dili tutulmuştu adeta. Güzelliği annesinin ününün önüne geçeceğinden hiç şüphe yoktu, Prenses Wen'in.

Prenses kurabiyesini iştahla yerken geceye katılma kararı için bir kez daha kendini tebrik etti. Üstelik Faith'in bakışları sürekli üzerindeydi. Bu geceyi görev olarak algılamamışsa, bu bakışların tek nedeni olabilirdi: Faith onu beğeniyordu. Meltem onu başka standa yönlendirirken, hayatında hiç bu geceki kadar mutlu hissetmediğini kendine itiraf etti.

"Şu General Faith değil mi?" diye sordu şaşırdığı her halinden belli olan Petran. Orch Khair bakışlarını kalabalığın üzerinde gezdirirken, "Yanındaki genç hanım..." diye devam ederken sustu. "Çok güzelmiş," dedi nefesi kesilmiş gibi.

Orch'un gözleri hemen kırmızı pelerinli Lian'ı buldu. Gülümsedikçe göze batan gamzeleri, savaşta son darbeyi vuran okun etkisi gibiydi. Işıldayan badem şeklindeki gözlerine, kırmızı kiraz dolgunluğundaki küçük dudağına vurulmamak, öpmek istememek bir adam için oldukça zordu. Ceylan gibi ürkek, kuğu gibi zarif ve bir ejderhayı bırakın, yeryüzündeki herhangi bir adam için bile bir imtihandı zarafeti.

"Prenses Lian Wen," fısıltısı dudaklarından istemsizce döküldü. Sanki onu duymuş gibi –bu imkânsızdı- Prenses başını kaldırdı. Tavernanın balkonunda dikilmiş ejderhalara gözlerini dikti. Bu kadar uzaklıktan bile Orch, Prenses Lian'ın bakışlarındaki ışıltının kaybolduğunu görebilmişti. Orch şaşırdı. Prensesin bedensel dili, onun orada olmasından hiç de hoşlanmadığını gösteriyordu.

Kaplan ve EjderhaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin