herkese merhabaa :)
vee
iyi okumalar :)
Onun sesini duymak, karşımda görmek, bundan birkaç saat önce belki mümkün derdim. Sonra, yani birkaç saat sonra, mümkün olmadığını düşünürdüm ki düşüncemde mümkün olmadığı ile ilgiliydi. Çünkü böyle bir bilgiyi kardeşinden almıştım. En az üç ay ortalıkta olmadığını söylemişti. Ve ben düşüncelerin en karasına dalmıştım. Şimdi ise mümkün olmayan bakıyorum. Kapımın önünde oturmuş, bakışları sanki çareler çaresiziydi. İçim bir tuhaftı. Ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Yanına mı oturmalıydım? Yoksa yüzüne bile bakmadan evime mi girmeliydim? Peki, evime gidersem rahat edecek miydim? Peki ya oturursam? Oturursam rahat edemeyeceğimi biliyordum. rahat edemezdim çünkü o hiç rahat değildi. Bir süre gözlerimize baktık. Kendimi görmeye başlamıştım. Oturamadım. Çantamdan anahtarımı alıp evin kapısını açtım.
Ömer... hislerimi bilen, aşkımı ilan ettiğim adam. güzel gözlüm, ela bakışlım. Neler yaşamış olasın ki, onlar seni bu hale getirebiliyor her yaşadığın. Oysa ben seni böyle bilmezdim. Gördüklerimin de ötesineymişsin...
Ellerim saçlarını okşuyor. Soğuktan pembeleşmiş yüzünde geziniyor. Yüzünü boynuma gömüp orada ısıtmak istiyorum. Üşümesin istiyorum. Başını dizlerime dayamış. Öylece bana bakıyordu. Bense gözleri hariç her şeye, her yere.
Saçlarına her bir dokunuşumda, elimin yüzüne her bir değişinde, içim titriyordu.
"Zeynep...." Diyor kadife bir sesle. İlk defa duyuyordu. Ondan, bu tonda adımı.
"efendim Ömer" deyip en nihayetinde gözlerne baktım.
"Çok üzdüm seni değil mi?"
Üzmüş müydü? Parçalara mı ayırmıştı bilmiyorum. Kendimi doğru dürüst dinlememiştim ki. kendimi dinlemekten kaçtığımdan dolayı da sadece sancıyan bir şeylerin olduğunu biliyorum. O sancıyan şeyler çok acı verdi. Üzmüş müydü? Belki de hayır..
"hayır Ömer"
" yalan söyleme!"
"yalan değil" deyip susuyorum biraz sonra devam ediyorum "belki bir parça. Ama bil ki çok üzmüş olsaydın. Ne bu evin kapısından içeri girebilirdin. Ne de dizlerimde olurdu başın"
"ne kadar üzdüm peki?"
"kendimi kimsesiz hissedecek kadar çok"
"çok işte!" deyip başını kaldırıyor dizlerimden, oysa ben daha onun saçlarını okşamaya doyamamıştım ki! şimdi tam karşımda bana bakıyor. Konuşma ihtiyacı hissediyorum.
"az, çok. Seni hissedememek ise daha çok olurdu. Sen buradaydın Ömer, ama nerede olduğunu bilmiyordum. Bilemediğim içinde bulamıyordum seni"
"Gitmem gerekiyordu Zeynep. Çünkü...o an diyeceğim şeyin ne olduğunu biliyordum. Ama çıkmıyordu şu iki dudağımın arasından. Kalmak ve susmak, sana istediğin cevabı verememek, işkence gibiydi. Hem sana hem de bana... gidersem çok fazla üzülmezsin diye saçma sapan bir düşünceye tutundum ilk an. Sonra, vakit epey ilerledikçe gitmenin bana verdiği acıyı fark edince, arkada kalmanın sana nasıl bir acı vereceğini düşündüm. Korkuttu bu beni. Senin canını acıttım. Karşına bir daha çıkabilir miyim? Beni görmek ister miydin? Diye düşündüm. Bu seferde cevaplarının hayır olması korkuttu. Aklım kelimelerde cesur değil, ama bedenime yön verme konusunda son derece cesur. Buraya gelirken benim için bir şey artık kesindi. " dedikten sonra elini yanağıma koydu.
"Zeynep... senin de dediğin gibi sen beni hissettin. Senden ayrı olduğum her an da ben seni hissettim her zerremde. Her bir bakışında, sözünde, dokunuşunda, histe artıyorsun bende. Vazgeçemiyorum senden"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesurca Sev ! (Tamamlandı)
RomanceBir kitap çevirmeninin hayatı ne kadar tek düze olabilir ki? Emin olun Zeynep'in hayatı herkesten daha fazla sıradandı. Taa ki yeni, bir iş buluna dek . *** Heyecan? Belki biraz var. Tamam çokça heyecanlıyım. Kafamda bir sürü soru vardı. İlk öncel...