Herkese iyi hafta sonları
İyi okumalar
Ömer’den
Bir kez daha bakıyorum, önümde uzayıp giden sıraya. Oysa direk, oturduğum yerde kafamı kaldırmam yeterli iste(me)diğim şeyi görebilmem için. Onlarca insan. Yine heyecanlıyım. Nasıl olmazdım ki? bu sadece bir iş değil sonuçta. Kafamdaki düşünceler her ne kadar bambaşka şeylerden, bambaşka şeylere cirit atsa da uzaklaşması gerek konuyu bildiği için hiçbir çare olmuyor.
Kafamı kaldırıp karşımdaki hanımefendiye elimi uzatıyorum. Çiçek Güzeli’ni almak için…
Üç saat içinde hem imza hem de fotoğraf çekinmeyi bitirebilmiştim. Gözlerim aramıştı. Onu. Masanın üzerinde duran kitabı elime alıp editörle son kez konuştuktan sonra mekandan ayrılıyorum
***
Televizyonun karşısındaki koltukta öylece durmuş boş boş bakıyorum. Artık ne izlediğimi bile bilmiyorum. Bir hafta olmuştu. Ancak şoku hala üzerimden atabilmiş değilim. Oysaki ben sadece hoşlanıyordum. Bunun bana zarar verebileceğini hiç düşünmemiştim.
Demek ki neymiş bundan sonraki hayatımda her şeyi birbirinden ayırmalıymışım. Duvardaki saat öğlenden sonraki dördü gösteriyor. İmza günü şu sıralar bitmiş olmalıydı. İlk kez, bir kitabını imzalatmamışım. İlk imzasını alamamıştım. Ama şimdi bir imzadan daha önemli sorunlarım var.
Ben nasıl iş bulacağım??
Aslında araştırmak bile istemiyorum. O kadar kötüyüm ki sanki her şey hep kötü gidecekmiş gibi hissediyorum. Belki de bir reddedilmeyi daha kaldıramayacak olmamdandır hepsi.
Telefonumun çalmasıyla sıçrayarak son veriyorum boş boş oturmama. Elime alıp kimin aradığına bakıyorum. Tanımadığım bir numara… ne olur ne olmaz diye açmaya karar veriyorum. Açıp kulağıma dayamamla kapının çalması da bir oluyor. Yerimden kalkıp hızla kapıya bakmaya gidiyorum. Deliğinden bakmamla şaşkınlığa uğramam bir oluyor.
“Zeynep hanım?”
“Zeynep?”
Kime cevap vermeliydim?
Karşımdaki adama mı?
Telefon adama mı?
Karşımdaki adama, kapıyı tamamen açıp içeri girmesini işaret ederken telefonla konuşuyorum.
"Efendim"
"Gürlü yayınlarından arıyorum. Ben insan kaynakları bölümünden Metin"
Kapıyı kapatıp boştaki elimle salonu işaret ediyorum.
"Dinliyorum metin bey"
"Zeynep hanım sizi bir iş görüşmesi için arıyorum. Eğer, müsaitseniz yarın sabah sizinle görüşmek istiyoruz"
"Peki müsaitim görüşebiliriz"
Köşedeki koltuğa geçiyor. Benim koltuğuma. Kulağım adamda, gözlerim ondaydı.
"O halde sizi sabah 9 da bekliyoruz. İletişim bilgilerini daha bir kaç dakika sonra size göndereceğim"
"Tamam iyi günler"
Şaka mıydı bunların hepsi? Onun burada olması, telefon görüşmem. Şakaysa helal olsun iyi prodüksiyon. Şaşkınlığımı atamadan çaprazındaki tekli koltuğa oturuyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesurca Sev ! (Tamamlandı)
RomanceBir kitap çevirmeninin hayatı ne kadar tek düze olabilir ki? Emin olun Zeynep'in hayatı herkesten daha fazla sıradandı. Taa ki yeni, bir iş buluna dek . *** Heyecan? Belki biraz var. Tamam çokça heyecanlıyım. Kafamda bir sürü soru vardı. İlk öncel...