herkese iyi geceler ve iyi haftalar...
bölümü çok geciktirdiğimin farkındayım bunun için tüm okuyucumlarımdan özür dilerim.
umarım kendime sizi affettirebilirim gördüğünüz üzere bu bölümümüz kısım olarak geldi. yazdığım kadarını yayınlamak istedim. ve yarın yetiştirebilirsem ikinci kısmıda akşam saatlerinde yayınlamış olacağım.
iyi okumalar....
Annemin bir şey bulamayacağına sevinmeli miydim? Yoksa çamurlu ayakkabılarla içeri girdim diye işiteceğim azara hazırlıklı mı olmalıydım? Bence sevinmeliydim!
Üstümdeki paltoyu çıkarıp dikkatlice ayakkabılarımı çıkarıyorum ve odanın içindeki misafir banyosunun bir köşesine saklıyorum. Tabii ki de daha sonra almayı aklıma not ederek.
Odadan sessizce çıkıp ayaklarıma yumuşak bir terlik geçirip annemlerin yanına geçiyorum. Herkes çoktan koltuklara kurulmuşlardı. Bende artık gözümde önem arz eden tekli koltuğa oturuyorum. Nasıl önemli olmasın ki Ömer'in oturduğu koltuktu! Şuanda tam bir hayran hatta gibi düşünüyorum farkındayım ancak en nihayetinde - ve gerçekten de- fanıydım. İyice yerime kurulduktan sonra ikili koltukta beraber oturan anneme ve Suzan teyzeye bakıyorum. Normalde Eskişehir'den buraya gelmek onları bu kadar yormamalıydı ama bu sefer hem çeyiz işi yormuştu onları hem de otobüs. Cevabını bildiğim soruyu sorup onların atışmasını izlemek eğlendiriyordu beni. Ve onlar her seferinde kanıyordu buna. Yüzümdeki gülümsemeyi saklamaya çalışıp sanki havadan sudan konuşurmuş gibi konuşmaya başlıyorum.
"ee nasılsınız bakalım? Rahat gelebildiniz mi?"
Sorumu sorar sormaz Sibel'e bakıyorum dudaklarını ısırmaya başlamıştı. Gökhan'sa derince nefes alıyordu. Alışmıştı artık Sibel'in ve benim bu sorumuza ben sormazsam illaki Sibel soruyordu ve bu bize bazı şeyler için zaman kazandırıyordu. Mesela onların soru sormasını engelliyorduk!
" ehh iyiyiz diyelim! Rahatta geldik sayılır. Tabii şoför iki de bir mola vermeseydi! Daha erken gelebildik. Hatta uçakla da daha erken gelebilirdik. Tabii birimizin uçak korkusu olmasaydı!"
"Aydan! Bu yaşıma kadar ne ben bindim o havada dolanan şeye ne de sen! Anlamıyorum neden bu kadar meraklısın şu şeye! Kara ve deniz seyahatinin nesi var?"
"kara olarak da hızlı treni önerdim cicim ama sen ona da hayır dedin!"
Sibel'in cicim lafını kimden öğrenmiş olduğu da ortaya çıktı ahh anne ahh biz küçükken az cicimli konuşmuyordu!
"ona da binmem canım!"
"ama bak ne uçağa evet diyorsun kaç senedir ne hızlı trene. Yeni bir yol deneyimi yaşasak fena mı olur Suzancığım!"
"sen kocanla bin o şeylere!"
"ayy hayatta binmem onunla. Sen çekilmezsen o bin kat daha çekilmez yolcuklarda! Hele de uçakta"
"o zaman bu bahsi kapatalım lütfen!" ne den bu kadar kısa sürmüştü ki ben bir yarım saat daha dinleyebilirdim. Suzan teyzenin bakışlarını benim olduğum tarafa çevirmesi hiç de hol değil. Ayrıca hiç hoşta bakmıyor. Acaba ufaktan ufaktan kaçsam mı ben
"ee Zeynep sende bir hareketlilik var mı?"
Hareketlilik!?
"ben! Bende mi..." sesim içime mi kaçıyor benim? Boğamızı temizledikten sonra yeniden konuşmaya çalışıyorum. Gerçi konuşmam kaçmaya odaklı ya! " bende ne gibi bir hareketlilik olacak ki? yerimde sayıyorum ben! Ben size bir yorgunluk kahvesi yapayım o kadar yol geldiniz yoruldunuz sonuçta!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesurca Sev ! (Tamamlandı)
RomanceBir kitap çevirmeninin hayatı ne kadar tek düze olabilir ki? Emin olun Zeynep'in hayatı herkesten daha fazla sıradandı. Taa ki yeni, bir iş buluna dek . *** Heyecan? Belki biraz var. Tamam çokça heyecanlıyım. Kafamda bir sürü soru vardı. İlk öncel...