herkese günaydıın:)
bölümü bitirir bitrmez eklemek istedim :)
iyi okumalar :)
Bu adam güldürmeyi de çok iyi biliyor.
Aşık etmeyi de!
“Bir gece ansızın gelebilirim…” okuduktan sonra hemen şarkının devamı aklıma geldi.
Beni bekliyorsan uyumamışsan, sevinçten kapında donabilirim. Yani ölebilirim. Ama tabii benim gibi Türk filmi aşığı bu versiyonunu hatırlar ilk başta! Kahkaha atmamın bir diğer sebebi ise bunun Ömer’in kaleminden çıkmış olması. Bir ortak beğenimiz var ben buradan bunu anlarım…
Kahkahamı birden kesip etrafa bakıyorum. Birkaç kişinin baktığını gördüğümde bir gülümseme yollayıp yeniden elimdeki kağıda çeviriyorum gözlerimi.
“şaşırmış olmalısın. Okuduğunda da kahkaha attığını tahmin edebiliyorum. Kağıdı eline tutuşturacağım an yüzünün aldığı şekil şimdiden kafamda canlanıyor. Gözlerin daha fazla açılacak. Bir şeyle diyebilmek için dudakların bir pay açılacak. Ancak diyemeyeceksin. Dudakların açık kaldığı ile kalacak. Dudakların… dudakların… neyse…
Bir gece ansızın gelebilirim!”
O dudakların yazısını okudukça onun dudakları geliyordu benim aklıma! Haksızlıktı ama bu! Büyük ihtimal o bunları yazarken tek başınaydı. Ama ben okurken bir yığın insanlaydım! Pancar turşusuna dönmüş olabilir miyim? Kesinlikle! Notu özenle katlayıp açıkta bırakmamak için dosyanın arasına sıkıştırıyorum. Yerime oturmadan lavaboya gidip elime yüzüme su çalıyorum. Yeniden masanın başına geçip her şeyi bir bir düzenlemeye başlıyorum. İlk önce dosyanın arasına sıkıştırdığım notu alıp çantamın içindeki kitabın arasına koyuyorum.
Dosyayı incelemeye başladığımda içinde bir de flaş bellek buluyorum. İşte işimi daha da kolaylaştıracak şey!
Flaşı bilgisayara taktıktan sonra, bilgisayarda görünmesini beklerken orijinal –ilk basım- kitabı elime alıyorum. Sayfalara göz attıkça daha meraklanıyorum. Kitabı elimden bırakıp bilgisayardaki dosyaya bakıyorum. Elimde her şekilden kopyası vardı kitabın. Basım olarak, elimdeki dosyada ve flaş bellekte. Sadece hangisi ile yapmam gerektiğini seçmem gerekiyor. Her zamanki yöntemimden vazgeçmiyorum. Kitabı bir köşeye bırakıp dosyayı elime alıyorum. Bir bakış açısına göre bir işi iki kere yapıyordum ama benim içinde bir doğrulatma yöntemiydi.
Kalemlerimi ve kağıtlarımı önüme alıyorum. Çantamdan siyah kemik gözlüklerimi de çıkartıp gözüme taktığımda hazırdım işte çalışmaya!
Kağıtlardan başımı kaldırdığımda havanın karardığını görünce şaşırıyorum. Karnımın guruldadığını da anlamam başımı kaldırmamla eş zamanlı oluyor. Kalkıp kahve makinesinden kendime bir sıcak çikolata alıyorum. Beni biraz mayıştıracak biliyorum ama ne yapabilirim seviyorum çikolata kokusunu…
Çikolatayı bitirdiğimde kitabın yarısına gelmiştim. Az çok çözmüştüm yazarın nasıl duygu kattığına yarında çevirmeye başlardım. Kitabı kapatıp masamı toparlıyorum. Dosyayı, flaşı ve kitabı çantama koyduktan sonra paltomu giyinip atkımı beremi ve eldivenlerimi takıyorum. herkese iyi akşamlar dileyip yayın evinden çıkıyorum. Ama çıkmasaydım daha iyi denilebilecek bir hava var. Kar yine atıştırıyor ama tipi şeklinde değil. Nasıl gidebilirdim ki eve Zincirlikuyu ve metrobüs mü yoksa vapur mu ?
Vapur seferlerinin iptal olmamış olmasını umarak Kadıköy iskelesine gidiyorum. Vapura on dakika kala iskeledeyim. Etrafta kar yağışı sebebi ile son seferin olduğunu duyuran bir kadın sesi vardı. Şanslı hissettim kendimi…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesurca Sev ! (Tamamlandı)
عاطفيةBir kitap çevirmeninin hayatı ne kadar tek düze olabilir ki? Emin olun Zeynep'in hayatı herkesten daha fazla sıradandı. Taa ki yeni, bir iş buluna dek . *** Heyecan? Belki biraz var. Tamam çokça heyecanlıyım. Kafamda bir sürü soru vardı. İlk öncel...