Cesurca Sev ! 17. Bölüm

7.7K 384 0
                                    

iyi akşamlar...

iyi okumalar...

Kelimeler kalbimin dört yanını sarıyor. Ömer’den Seni seviyorum’a yakın kelimeler duymak o kadar mutlu ediyor ki beni. Biliyorum dedikleri ona yakın ama o değildi.  Ama bu bile bir mucize benim için! Mucize olması ondan aşk ve ya sevgi dilendiğimden değil. Aşkımdan ölsem bile dilenmem! Ama bir düşününce onu, müziceymiş gibi geliyor yaşadıklarımız bile öyleyken! Mucizeydi çünkü;  benim söylediğim  kelimeler ile ilgili konuşuyordu.  Onları anlamlı kılmaya çalışıyordu. Duyduklarım bir zorunluluğun getirisi değil. Kelimeler istekle çıkıyordu dudaklarından. Nereden mi anlıyordum. Tenime vuran nefesinden, belimi saran kolundan, kalbimin üzerinde olan elinden.

Aramızdaki büyüyü oluşturan ortam onun ilham aldığı yerdi .kelimeleriydi benim titreyen ellerimdi. Denizin rüzgarı üşütmüyordu. Aksine daha da ısıtıyordu yada onun beni sarmalaması ısıtıyordu beni. Nefesi tenime vurdukça tüylerim diken diken oluyordu. Heyecanlanıyorum ne yapacağımı bilemiyorum tek yapabildiğimde öylece durmak! Burnu yaklaşıyor saç diplerime yavaşça kokluyor beni. Birazdan yığılabilirim bu kesin artık çünkü ayaklarımın titrediğini hissediyorum. Ellerinin dokunuşu bile ellerimi titretirken! Bir ömür gibi geliyor duruşumuz burnun saç diplerinden başlayıp boyun girintimin üstünde duraklaması. Gözlerimi sıkı sıkı yumuyorum.

Telefonumun çalması ile olduğum yerde sıçrıyorum tabii bu durum Ömer’in burnu için kötü sonuçlanıyor. Galiba…. Burnunu bile kırmış olabilirim! Hızla arkamı dönüp ona bakıyorum.

“Ömer iyi misin?”

Gözlerini kısa bir açıp kapamasından sonra konuşuyor. “iyiyim”

 Şöyle dikkatli bakınca gerçekten de bir şeyi yok gibi gözüküyor burnu da yerinde! Kırmızı bile değil. Hem benim küçücük omzumun küçücük sıçramasından  ne olur ki!

“telefona bakmayacak mısın?”

“ha! Telefon!” deyip hala cebimde çalan telefonu alıp arayana bakıyorum. Sibel. Ben sana neler desem Sibel!

“Efendim Sibel!”

“sakin ol cicim!  Asıl benim sana kızgın olmam lazım ve de o yanındaki yazar bozuntusuna!”

Ömerin yanından birkaç adım uzaklaşıp konuşuyorum Sibel’le “yazar bozuntusu filan değil o bildiğin üzre kendini ispatlamış anlı şanlı beş tane kitabı var hem de gencecik yaşında!”

“aman yaşını sevsinler!! Neredeyseniz o anlı şanlı Ömer efendi alsın gelsin seni esenler otogarına çabuk olsa iyi eder. Yarım saatiniz var!”

Birden dedikleri ile sanki sesim içime kaçıyor. Sibel’in Ömer’i sevmediğini düşünüyorum.

“Sibeel….” Diyorum  sıkıntılı bir sesle

“efendim cicim.”

“sen Ömer’den hoşlanmıyor musun?”

Dediğime gülümsüyor. “olur mu öyle şey Zeynep! İlk öncelikle o senin sevdiğin nasıl hoşlanmam. Sadece sanki seni benden alıkoyuyor gibi… hem ben ona da size davrandığım gibi davranıyorum ki tamam bundan sonra onunla daha resmi konu ”

“o zaman benim gökhanı taşa tutmam gerekli!”

“tamam tamam ben Ömer’i çok seviyorum!”

Bir anda gülmeye başlıyoruz. Normal değiliz kabul ediyoruz bunu artık. O kadar yıldan sonra kabul etmemiz bile normal Gökhan bile alışmıştır buna eminim artk şaşkın şaşkın bakmıyordur Sibele. Ama benim karşımda şaşkınca bakan bir adam vardı. Tabii gülmem benim için hiç de iyi olmuyor Cuma gecesinden hatıra kalan bir dudak yaram vardı. Nasıl vurduysa artık hem yanağımı morartmıştı hem de dudağımı patlatmıştı! Elimi dudağıma götürüp yarılan yere tutuyorum.

Cesurca Sev ! (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin