Merhaba sevgili okuyucularım. Neden bu kadar geç bölüm attığımı sizlere açıklayacağım. Öncelikle hepinizden özür dilerim. Gözlerimden hala tedavi olduğum için için saat başı ilaç döküyorum. Gözlerim Bulanık görüyor ve ekrana çok süre baktığımda gözlerim ağrıyor. Bu yüzden yazarken biraz sıkıntı çekiyorum. Son zamanlarda kendimi kitaba da veremediğim için de kendime çok kızıyorum. Hepinizden çok özür dilerim.
Kitabım için ve bundan sonra yazdıklarımı da paylaşmak için bir Instagram hesabı açtım. Takip ederseniz çok mutlu olurum.
@/sevimli_yazar hesabını takip edebilirsiniz. :-)Sizi upuzuuuuun bir bölüm bekliyor iyi okumalar :-)
"Bazen acı bir kahkaha tatlı kahkalara dönüşebilirdi."
Bazı insanların hayatı tehlikedeyken veya başı beladayken, kişi bilmeden tanımadan ve görmeden görünmez ellerle kurtarılırdı. Benim şuan yaşadığım anda ise buna benzer bir durumdu. Beni saran kolların kime ait olduğunu bilmiyordum. Yere düştüğümüz an onu görme şansım vardı. Gözlerimle yavaşça üzerinde boylu boyunca uzandığım kişinin yüzüne kadar takip ettim. Altan olduğunu fark ettiğimde adını biraz yüksek sesle uzatarak bağırdım. Sesimi duyduğu an başını kaldırıp bana şaşkınca baktı.
"Sen... Tamay..." kaşlarımı çatıp düzleştirdim ve onu anlamaya çalıştım. Dün beni tanımadığını yüzüme tükürürcesine sarf ederken şimdi şaşkınlıkla yüzüme bakıyordu. Üzerinden kalkmaya yeltendiğimde o da benimle birlikte ayağa dikildi. Ayaklarımın üzerine bastığım an Beste ve Gülce bana koşarak gelip sımsıkı sarıldılar. Hızlı hızlı nefes alıp veriyordum. Az önce yaşadıklarımı idrak etmeye çalışıyordum.
"Çok şükür iyisin. Az daha araba çarpıyordu farkında değildin. Tam araba frene basarken bu çocuk seni kurtardı."
"Evet doğru söylüyor ona borçlusun canım..." Kızlar bana sarılır sarılmaz kulağıma fısıldadıkları şeyleri kafamda tartarak olayı idrak etmeye çalışıyordum. Dudağımın kenarı hafifçe kalkıyordu... biraz daha kalkıyordu... biraz daha... bir kez daha bir ölümlünün kurtarılma tebessümü daha doğuyordu. O beni... ölümden kurtarmıştı. Kurtarıcım birken iki olmuştu...
"İyi misin? Doktora gidelim mi Tamay?" Pamir telaşlı ses tonuyla iyi olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu. Gülümseyip başımı sağ sola salladım. Derin bir nefes alıp bana gülümseyerek baktı.
Bu kez Melih sağlığımı merak ederek, "Kanka canın acıyorsa söyle derse girme bugün . Doğruyu söyle." dedi. Başımı yine sağ sola sallayıp konuşma ihtiyacı duydum.
"Ben iyiyim merak etmeyin. Sadece aniden bir şeyler olduğu için şoktayım. Derse çok geç kaldık gitsek mi artık?" dedim herkesin aklındaki soru işaretleri yok ederek. Başımızdaki kalabalık azalmaya başladığında Melih ve Pamir'in arkasında bana bakan mavi gözlere daldım.
Ona adım atmak istedim ama sol ayağımla adım atar atmaz ayağımın yere uyguladığı dokunuşla bir acı hissettim ve yeniden yere düştüm. Pamir ve Gülce beni kollarımdan tutup ayağa kaldırdılar. Sanırım yere düşerken ayağımı burkmuştum.
"Biliyordum işte canın acıyor neden inat ediyorsun gel okulun revirine gidelim." diye azarladı Melih.
"Yaa tamam ayağa kalktığımda bir şey hissetmiyordum, adım attığım an hissettim acıyı."
"Tamam yürüyün revire. Bir dakika revir ne tarafta bil-"
"Size yardım edebilirim. Beni takip ederseniz sizi revire götüreceğim." Altan yardım etmek istiyormuş gibi birkaç adım yaklaşıp Melih'in konuşmasını böldü. Gülümseyip başımla onayladım. Onun dudaklarında ise tebessüm etmek veya etmemekle bir düzleşiyor bir kıvrılıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMAK İSTİYORUM
ChickLitHayat çok zalim ve dayanılmaz bir evrendi. Ben çocukluğumu hastane köşelerinde geçirip, dünyaya ikinci kez gözlerimi açmıştım. Bu zalim dünya beni küçücük yaşta hastalıkla savaşmayı öğretmişti. Tüm gücümle hastalığa göğüs gerip tekrar yaşamaya karar...