Gönül davası diğer suçlardan farklıydı. Masum bir davayı almak için fedakar olmalıydık.
Zifiri karanlık çöktüğünde abim dükkana gelmişti. Saat 20.18 gibi abim ve ablamı dükkanda bırakıp hep beraber ayrılmıştık. Altan eve neyle döneceğini söylemeden yürüyerek yanımızdan ayrıldı. Pamir ve Melih gece olduğu için, hepimizi eve bırakıp sonra evlerine gideceklerdi. Gelirken kimseden yazılan sırlardan bahsetmemişti bile. Öyle sessizce evlerimize geldik. Önce beni bıraktılar.
Eve geldiğimde direk oturma odasına uğradım. Annem koltukta uzanmış Survivor izliyordu. Babamda dükkandan eve gelmiş ve annemin karşı koltuğunda uyuyakalmıştı. Anneme geldigimi söyleyerek direk odama gittim. Üzerime rahat kıyafetlerimi giyip yatağıma uzandım.
Bugünün özetini geçmem gerekirse, Altan'ın karşısında düşmem ve karnımın ara ara ağrımasından başka bir sorun yoktu. Göbeğim acıyor. Karnım acıyor. Yüz üstü yatmayı denediğimde acıyla hafif bir sızlanıp tavana bakacak şekilde yattım ve gözlerimi yumdum.
Herkesin hayatı bu dünyada ödünçtü. Nefes almak önemliydi. Yaşayabilmek önemliydi. Günahsız bir hayat geçinmek zordu. İster istemez günahlarımız oluyordu. Bilerek veya bilmeyerek bazı hatalar da yapılırdı. Affedilmek için uğraşmamız gerekiyordu.
Herkesin bir derdi ve sırrı vardı. Kendimize anlatamadığımız, fısıldayamadığımız yaralarımız vardı. Kişi bazen dillendirmeye korkuyordu. Ben mesela... geleceğim için kaygılarım vardı.
Hep böyle mi olacağım? Hiç büyüyemeyecek miyim? Yaşıtlarım gibi bir genç kız olabilecek miyim? Farklı olduğum için mi dışlanıyorum? Kimse ne yaşadığımı bilmeden konuşuyordu. Eskiden çok zorbalık gördüm. Fiziksel değildi ama psikolojik olarak çok yormuştum. Arkadaşlarım olmasaydı ben şuan bu kadar rahat konuşan ve hareket eden, gülüp eğlenen biri olamazdım.
Kendime çok fazla yük olduğumu hissettim. Neden herkes gibi kendimi savunamıyorum? Dedim... cevap bulamadım. Neden herkes gibi kendimi normal görmüyorum? Dedim... cevap bulamadım. Sadece doktorların anneme dediği gibi biriydim. Özel çocuk. "Tamay çok özel bir çocuk."
Ortaokulda yaşadığım diğer sınıflardan aldığım tepkiler beni kendime küstürmüştü. Kendi sınıf arkadaşlarım hariç herkes beni görünce fısır fısır konuşuyordu. Ya da başka bir toplulukta ve hastanede küçük çocuklar annelerine beni gösteriyorlardı. Bundan nefret ediyordum. Neymiş efendim,
"Bu kız gerçekten bizden büyük mü?"
"Baksana elleri ne kadar küçük."
"Sesine bak bebek gibi."
"Anne onun ağzındaki beyaz şey ne?"
"Küçücük ayakları var."
"Oha bu kız bizden büyükmüş. Nasıl olabilir yaaa."
"Ayy kızın boyuna bak küçücük duruyor."
Her toplulukta illaki böyle söylemleri duyuyordum. Hatta bana bakarak arkadaşının kulağına fısıldayıp gülen kızlar oluyordu. O kadar morelim bozuluyor, o kadar üzülüyordum ki... ağlamaktan helâk oluyordum. Çünkü çok ağırıma gidiyordu. Ben böyle olmayı seçmedim ki... bu benim kaderimdi. Ben artık kendimi kabullenmiştim. Bu bendim. Herkesten farlı olmayı seçmedim ama bu his gerçekten bana göre güzeldi.
Ne şartlar altında hastalığımı yenip, bu zamana kadar nasıl nefes aldığımı kimse bilmiyordu. Herkesin ağzı açık sadece beni eleştiriyorlardı. Çünkü ben onlara farklı geliyordum. Bu yüzden artık kendimi toplumdan soyutladım. Ben farklıyım Dedim. Kimse benim neler çektiğimi bilmeden hakkımda ileri geri konuşamazdı. Çünkü böyle bir hakları yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMAK İSTİYORUM
ChickLitHayat çok zalim ve dayanılmaz bir evrendi. Ben çocukluğumu hastane köşelerinde geçirip, dünyaya ikinci kez gözlerimi açmıştım. Bu zalim dünya beni küçücük yaşta hastalıkla savaşmayı öğretmişti. Tüm gücümle hastalığa göğüs gerip tekrar yaşamaya karar...