6.Bölüm

47 7 13
                                    

"Bazen yaşamak için sebep bulamazsın. Kör noktaya gelir bu son olsun dedirten hayatı sorgularsın. Ama elinden birşey gelmez ve sebepsizce yaşamaya devam edersin."

Küçük bir kıvılcımdan çıkan ateş bile katil oluyordu. Cansız ama bir o kadar can yakıcı olması
bizleri köreltiyordu. Üç yıllık lise hayatımda tanıdığım güzel insanların şuan hayatımda
olmayışının gerçeğinin altında eziliyordum.

Yangının yemek bölümünde sebepsizce patlayan tüpün yüzünden çıktığını öğrendim. O lanet tüp tüm okulu küle çevirmesi ile eğitim hayatımıza virgül koymuştu. Lakin geri kalanını bir başka okulda okumak zorunda kalmıştık.

Asıl acı gerçek ne biliyor musunuz? 2 yıldır bize Grafik Tasarım dersini en güzel şekilde
anlatan biricik öğretmenimizin o yangında vefat etmesiydi. Buraya geldiğimizden beri ağlıyorduk.

Sınıfımızdan kimse vefat etmemişti... Çünkü bizim için kendini alevlere teslim eden Nazik hocamız sayesindeydi. Canını feda etmişti bizim için. Koca yürekli bir kadındı. Onu çok seviyorduk.

Yeri geldi annemiz yeri geldi ablamız olmuştu. Bu bölümü seçmemin asıl neden ta kendisiydi. 9. Sınıfta bölüm tanıtımlarında beni gördüğü zaman bu bölüme gelmem için tatlı tatlı konuşmuştu benimle. Benim gibi cıvıl cıvıl biriydi. Hoş naif sesli, siyah kare
çerçeveli gözlükleri, kıvır kıvır omuzlarında biten kızıl saçlı sevimli bir kadındı.

Her konuda desteğini eksik etmez yardımcı olurdu hepimize. Şuan onun ölümü bana şakaymış gibi geliyordu. Sanki bir yerlerden çıkıp gelecekmiş gibi bir his vardı içimde.

Ağla ağla helak olmuştuk.
Yangında sağ kalan öğretmen ve öğrencilerle birlikte mezarlıktaydık. Milli eğitim bakanı onlar için ayrı bir yer ayırttığını öğrendik. Okulumuzun vefat eden öğretmen ve öğrencileri aynı kabristanda yan yana gömülecekti.

Annem, babam ve arkadaşlarımla birer birer cenazelerin
gömüldüğünü izledik.

"Üşümezler değil mi?" dedim ağlamaktan çatlak çıkan sesimle.

"Rabbim gittiklerine utandırmasın kızım. Onlar artık bir melek oldu. Bir gün bizde melek olacağız. Rabbim kullarına iyi bakar sen sıkma canını."

"Anne inanamıyorum. Sanki bir yerden gelecek gibi geliyor."

"Anlıyorum seni. Bende deden vefat ettiğinde öyle hissediyordum. Ama bak alıştım. Gerçeği zorda olsa kabullendim. Alışacağız artık."

Gülce ve Beste birden boynuma sarıldıklarında hıçkırıklara boğularak daha çok ağlamıştık.
Pamir teyzesine sarılıyorken, Melih de babasına sarılıp ağlıyordu. İçime atmak istediğim
hıçkırıkları feryatları zor bastırıyorken aklımdakileri susturamıyordum.

Gerçeklikle sahtelik arasında gidip gelen zihnimi yorup duruyordum. Birkaç dakika öylece sarılıp ağladık. Kimse
susturmamıştı bizi.

Gözpınarlarımız kuruyana kadar ağlamıştık. Havadaki kasvetlik
duygularımızın yansıması gibiydi sanki. İçin kararmış, duyguların körelmiş...

Hocanın cenaze namazı için konut verildiğinde erkekler ön, kadınlar arkada olacak şekilde sıraya girdik ve kuran okumasını bekledik. Yaklaşık beş dakika kadar süren cenaze töreninden sonra dualarımızı okuduk. Geriye kalan yangının masum çocukları, birer birer dağılmaya başladığında sadece bizim sınıf grafik tasarım bölümü öğrencileri olarak hocamızın mezarının
başına toplanmıştık.

Hepimiz üzgündük. Hocamız yok... ve okulumuz, yollarımız ayrılıyor... hepimiz dualarımızı ettikten sonra mezarlıktan çıkmıştık. Mezarlığın girişinde son kez konuşmak için birbirimize sarıldık ve helalleşmeye başladık.

YAŞAMAK İSTİYORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin