12. bölüm

19 5 6
                                    

Acemi bakışlara bakarken yolumuza dikkat etmeliydik.  Düşecektik, Ya da utanıp geri çekilecektik.


(Çok çok çok geç kalan yazardan okurlarına yeni bölüm karşınızdaaaa)

Altan içindeki öfkeyi birden ortaya çıkardığında, bu şiddete dönüşmüştü. Öfkesiyle baş edememiş gibi bir hali vardı... ama kendi kendine birden neye öfkelendiğini anlayamamıştım. Etrafa saçılan cam kırıklarının üzerine yığılan Altan hepimizi paniğe sokmuştu. Hoca Altan'ın adını korku ve panik içinde  bağırdı. Lakin onun gözlerini açacak mecali bile kalmamıştı. Kanlı elleri zeminde kalırken başı hocanın dizlerindeydi.

Bende şok etkisiyle sadece olanları izliyordum.

"Müdür beyi çağırın hemen! Çabuk olun." Hoca müdür beyi çağırmamızı istediğinde sınıftan birkaç kişi koşarak gittiğini gördüm.

Bir yansıma insanı bu kadar mı mahvedebilirdi? Bir bakışma bu kadar mı sinirlendirebilirdi... Ona ne olduğunu, içinde nelerle savaşmaya çalıştığını merak ediyordum. Lakin... fazla merakta iyi değil derlerdi...

Etrafa saçılan ayna parçaları, dünyaya gelip sağ sola saçılan insanların hayatları gibiydi. Belli bir amacı olmadan yaşayanlar, ölüm ve yaşamın gerçek olduğuna inananlar, neden dünyaya gelişini sorgulayanlar, acılarla dolu hayatı olanlar, Paranın bolluğunda yaşayan insanlar...
Biri gelip parçaları birleştirmeye çalışsa bir halt etmeyen o yaşamlar...

Omzumda hissettiğim elin sıcaklığıyla kendime gelir gibi olmuştum. Evet bir varlığın sıcaklığı beni şoktan çıkarmıştı.

"İyi misin?" Gülce'nin eli hala omzumdayken merakla gözlerimin içine bakıp, iyi olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu.

"Ben iyiyim. Az önce neler oldu öyle..." dedim sakince.

"Korkma kızım, belli ki bir sorunu var." Pamir beni avutmaya çalışıyor gibiydi. Bence de doğru diyordu. Kesinlikle bir derdi vardı. Yoksa neden böyle olsun ki?

"Korkmuyorum." Dedim. "Ama sadece iyi olsun istiyorum." Diye mırıldandım.

Uzaktan gelen ambulans sesi gittikçe daha çok yakına geliyordu.  Okulun zemininde yankılanan lastik sesinin, ani bir frenle durduğunda kulaklarımı tırmalamıştı. Koridorda merakla yerde yatan Altan'ı izleyenlere aniden sinir olmaya başlamıştım. Biz burada film çekmiyorduk.
Zaten çok zaman geçmeden ekipler gelip Altan'ı sedyeye yatırıp sınıftan çıkardılar. İçimden deli gibi onunla gitmeyi düşünüyordum ama gidemezdim ki... Pencereye koşup ambulansa yerleştirip gittiklerini, tükenmiş bir halde izliyordum. Sıkkın bir şekilde ofladım.

"Tamay tamam üzülme, iyi olacak. Yakında haberini alırız." Beste'nin yanımda olduğunu konuştuğunda anlamıştım ve umutsuzca gözlerinin içine baktım.

"Ama ondan haber alabileceğim birşey yok ki. Nasıl haberim alabilirim?" Dedim çaresizce.

"Bunu mu dert ediyorsun kızım yaa. Sınıftan buluruz birinden." Düşündüm. Lakin sınıftan pek konuştuğu biri olduğunu sanmıyorum. Çünkü hep tek takılıyordu. İçimden bir ses olmadığını söylüyordu.

"Bende bizim çocuklara söyleyeyimde erkeklere sorsun." Gülce çocukların yanına gitmeye yeltenirken ilk gün benimle Altan hakkında konuşan kız geldi.

"Sormana gerek." Dedi camdan dışarıyı izleyerek.

Üçümüzün ağzından aynı an da "Neden?" Diye sorduk.

Dışarıdan gözlerini alarak, gözleri üçümüzün üzerinde dolanıp sınıfa baktı.

"Sizce Altan'ı umursayan insan var mı bu sınıfta? Bir bakın. Herkes kendi aleminde. Sadece arkasından konuşur ederler. Ama yüz yüze gelince yok sayarlar."

YAŞAMAK İSTİYORUMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin