Her yer tanıdığımız yüzlerle dolu. Ama onların kaçını gerçekten tanıyoruz?
O gece onu engelledikten sonra bir daha engelini kaldırmadım. Haftasonu pastahaneye abimlerle gidip geldim. Pamir'de bizim pastahanemizde çalışıyor, aylık maaş alarak harçlığını çıkarıyordu. Üzerimdeki durgunluğu, aklımdaki soru işaretleri atmak için kendimi olabildiğince işe vermiştim. Bileklerimi incitmeyecek, kendimi yormayacak şekilde çalışıp yardım ettim.
Şimdi haftanın ilk günü öğleden sonraki beden eğitimi dersindeydik. Altan'da bugün okula gelmişti fakat eli sargılı olduğu için derslere katılmıyor, bir köşede oturuyordu. Bizde voleybol hareketlerini öğreniyorduk.
Karşılıklı şekilde sıraya girmiş birbirimize yerden top atarak alıştırmalar yapıyorduk. Karşımda ilk gün kavga ettiğim dip boyası Ayça vardı. Hoca kendi isteğiyle yerlerimizi ayarlamıştı. Ne hikmetse o kızı benim karşıma geçirdi. Topu inatla sert atıyor ve kaçırıyordum. Bende inatla sert atıyordum. Lakin geri dönüşü bana ağır patlıyordu. Çünkü bu seferki atışında top baldırıma sertle çarptığında geri geri yere düşmüştüm. Düşmemin etkisiyle bacağımdaki acıyla kalçamdaki acı birleşince belimi de incitmiştim. Üçlü acıyla sinirle Ayça'ya bakıp ayağa dikilmeye yeltenirken Gülce ve Beste iki kolumdan tutarak beni ayağa kaldırdılar.
"Pardon istemeden oldu yaaa." Ayça alayla konuşurken göz devirdim ve hiç birşey demeden kızlar benim yerime konuştular.
"Kesin öyledir canım aynen." Dedi Gülce inanırmış gibi.
"Özür dileseydin iyiydi. Gereksiz şey." Dedi Beste iğneyici tavırla.
Ayça kulağını Beste'ye uzatıp, "Efendim canım?" Diye alayla soru sorunca Beste yüzüne doğru gülümseyip, "Elinin körü canım." Diyip yapmacık bir şekilde güldü. Ayça'da aynı şekilde gülümseyip başkasıyla alıştırma yapmaya devam etti.
Erkekler bizden biraz daha uzak tarafta yaptıkları için Pamir ve Melih bizden uzaktı. Kızlar Ayça'ya söylene söylene beni Altan'ın yanına oturtup tekrar geri döndüler. Otururken zor duruyordum. Çünkü hem bacağım, hem kalçam ve belim acıyla ağrıyordu. Bu okula geldiğimden beri başıma gelmeyen aklmadı yemin ederim. Bende mi sorun var okulda mı anlamış değilim.
Göz ucuyla Altan'a baktığımda bana telaşlı gözlerle ne olduğunu anlamaya çalışır gibi dikizliyordu.
"Ne oldu sana? İyi misin?" Başımı onun tersine çevirip göz devirdim. Sıkıntılı bir nefes verip ellerimi oturduğum yere sabitleyip ağrıdan mermeri sıkıyordum.
"Tamay revire gidelim mi? İyi görünmüyorsun?" Dedi tekrar telaşlı ses tonuyla. Acıdan bir öne bir arkaya sallanıp kıvranıyordum. Dün akşamki Altan değil ilk tanıştığım Altan'dı... kafa karışıklığıyla başımı çevirip sinirle gülüp yüzüne baktım.
"Dün gece sana adımı söylemedim?" Diyip göz kırpıp tekrar alayla konuştum. "Hayırdır? Nereden geliyor bu samimiyet?" Diye sürdürdüm dün geceki artık her ne yalan veya oyunsa devam ettirdim.
Kafası karışır gibi gözlerini yere indirip başını yan tuttu ve düşünmeye başladı. Aklında bir şeyler düşünüp tartışıyor gibiydi.
"Hayır... hayır... ona ne dediniz? Ben birşey demedim. Siz birşey mi yaptınız? Hanginiz konuştu? Hayır hayır hayır." Diye sesli bir şekilde mırıldandı. Başını sağ sola salladı. Saatinde bir şeyler kurcaladı... birsey bulamayarak sağlam eliyle başını kaşıyıp düşünmeye başladı ve aniden gözlerimin içine baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMAK İSTİYORUM
ChickLitHayat çok zalim ve dayanılmaz bir evrendi. Ben çocukluğumu hastane köşelerinde geçirip, dünyaya ikinci kez gözlerimi açmıştım. Bu zalim dünya beni küçücük yaşta hastalıkla savaşmayı öğretmişti. Tüm gücümle hastalığa göğüs gerip tekrar yaşamaya karar...