ÖNSÖZ: Hadi ne duruyorsun başla artık. Her insanın kendi hikayesi vardır. Bu süreç doğduğun gün başlar ve fani dünyayla savaşın başlar. Kimileri kendi kaderini eline aldığı kalemle yazar. Kimileri ise hayatını başka insanın eline
teslim edip çaresizce yaşamayı seçer. İşte her şey zaman kavramı içinde gerçekleşir. Doğduğun gün itibarıyla yazılacak kendi hayatının kitabın sayfaları senin izlerinle dolacaktır. Kalem senin elindedir. İster çiz, ister karala…
sonun sana emanettir.Şimdi söyle bana… Senin hikayenin adı nedir?
Bilmem. Sadece nefes almak mıydı yaşamak?
Minik ellerinin arasındaki pelüş beyaz ayıcığına baktı. “Ben gitmek
istemiyorum ama annemler beni hastaneye götürmek istiyorlar. Ama… ama ya bir daha geri dönemez ve sana sarılamazsam? Ya arkadaşlarımı bir daha
göremezsem? Çok korkuyorum ayıcık. Ben evimden ayrılmak
istemiyorum. Ben oyun oynamak ve dans edip arkadaşımla vakit geçirmek istiyorum. Ailemle kalmak istiyorum ama kimse beni dinlemiyor. Söyle bana ne
yapacağım?”Gözünden akan yaş yanaklarında yol çizip bir bir ayıcığının üzerine damladı. Ona sımsıkı sarılıp iç çeke çeke ağlıyordu. Aslında her şey onun iyiliği ve sağlığı içindi.
Küçük yaşta amansız hastalığa yakalanmış ve çaresizce iyileştirilmeyi bekliyordu. Onun gözünde her şey normaldi…Fakat ailesi için değildi. Annesi yasta olduğunu, iyileşmesi
için hastanede kalmasını söylediğinde önce mızmızlanıp
ağlamıştı. Lakin ne kadar ağlayıp yakarsa da yenilgiyi kabul
etti. Acilen ilik nakli olup kök hücre tedavisi olması gerekiyordu.Minik kız Fanconi Aplastik Anemi hastalığın gölgesinde
hayatla savaşıyordu. 5 yaşında bir hastalığa karşı savaşmaya hazırlanan minik beden bunu kaldırabilecek miydi?Sabahın erken saatlerinde annesinin zoruyla uyanıp
hazırlanmıştı. Annesi ve babası akşamdan hazırlanan valizleri arabaya yerleştirirken, Tamay evi son kez dolaşmak istedi.İlk önce odasında dolanmaya başladı. Günler önce arkadaşıyla birlikte resim çizdiği günden kalma çizimini duvara bantlarla yapıştırdı. En sevdiği Barbie bebeklerini alıp kitaplığın üzerine oturtarak yan yana dizdi. En önemlisi ablasının doğum gününde aldığı canlıymış gibi görünen bebeğin ve pelüş ayıcığını yatağına oturttu. En son ise çok
sevdiği kar küresi koleksiyonuna göz atıp tek tek inceledi.Koleksiyonunda en çok sevdiği küreyi eline alıp ters çevirdi.
İçindeki melek figürü onu mutlu ediyordu. Çünkü melekler en temiz varlıklardı onun için. İçindeki minik tüyler içinde
savrulurken düşündü.“Eğer çocuklar ölürse melek
olurmuş. Annem öyle demişti. Ama, ben yaşayacağım.” Ne
de saf temiz düşünüyordu. Sanki içine doğmuş gibi oraya giderse ya öleceğim ya da yaşayacağım diyordu. Kapının açılmasıyla annesi içeriye girip kızını odadan çıkardı. Kapı kapanırken son kez içeriye bakıp annesine süt dökmüş
zavallı kedi gibi baktı.“Anne geri geleceğiz değil mi?” Nesrin Hanım yaşlı gözleriyle, “Döneceğiz kızım.” Diyebilmişti sadece. Oturma odasından geçildi ve kapı kilitlendi. Onları
arabasında bekleyen babası ve abisiyle ablasına baktı. Bir
an annesinin elini bırakıp eve koşmayı düşündü ama
vazgeçti.Ailesine karşı direnmekten bıkmıştı. Nesrin Hanım
arabanın kapısını açıp Tamay’ı bindirecekken arkasından
gelen ayak seslerini duydu.Tamay arkasını dönüp baktığında karşısında en yakın arkadaşları Besteyi görünce çok sevindi ve hemen onlara koşup sarıldı.
“Gelmeyeceksin sanmıştım. Seni çok özleyeceğim.” Dedi üzüntülü sesiyle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMAK İSTİYORUM
Literatura KobiecaHayat çok zalim ve dayanılmaz bir evrendi. Ben çocukluğumu hastane köşelerinde geçirip, dünyaya ikinci kez gözlerimi açmıştım. Bu zalim dünya beni küçücük yaşta hastalıkla savaşmayı öğretmişti. Tüm gücümle hastalığa göğüs gerip tekrar yaşamaya karar...