RASTLANTI

22.4K 654 196
                                    

Selam... 🤍♟
Keyifli okumalar diler, vote ve yorumlarınızı beklerim.

Başlama tarihi:

Gecenin karanlığın da hayat daha da imkansızlaşıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gecenin karanlığın da hayat daha da imkansızlaşıyordu...

Gökteki yıldızlar yeryüzünü aydınlatmaya yetmiyordu. Züleyha gözler, taşlara takılıyor, düşman askerlerine yem oluyordu. Ah o düşman askerleri... Merhametsizliğin vücut bulmuş hâlleri. Eline düşen mazlumların tek isteği, bir an önce ölmekti. Kalpsiz Sadistler! Fena Cellatlar! Merhamet onlarda ne gezer, acı çektire çektire usul usul öldürürler kurbanlarını...

Annesinin temiz rahminden çıkan bebekler, bu hastalık kokan yaşamda daha fazla dayanamıyor, annelerini sonsuz bir yasa boğuyorlardı. Dökülen feryatlar acı feryatlarıydı, kim istemezdi ki dudaklarından çıkan, ses tellerini parçalamaya hazır olan çığlıklar mutluluktan olsun. Olmuyordu işte. Yasaktı. Birinin yüzünde küçük bir tebessümün affı yoktu. İdam. Para veya hapis cezası değildi. Azıcık mutlu olmanın bedelini canlarıyla ödüyorlardı.

Kadınlar, kocalarını itinayla hazırlıyor, kaçınılmaz olan ölümün ellerine bırakıyorlardı. Hayır, hayır ne adamlar üzülüyordu öleceklerine ne de kadınlar. Çünkü onlar kaçmıyor, mertçe savaşıyorlardı.

Her yiğidin harcı değildi, cesaret taklit edilemez, sahtesi çıkamazdı. Çıkmazdı ya, yeni doğan bebeklerini bırakan babalar vardı, bundan daha mertçe, daha fedakarca bir şey mümkün olabilir miydi? Babacığı kundaktaki yavrusunu kolları arasına aldı. Baba kucağı... Kralların tahtları da neymiş, dünyanın en yumuşak tüyü de kimmiş... Severken zarar vermekten korktuğu yavrusunu kucağına aldı. Kemerli burnu bebeğinin sarıldığı battaniyeyle buluşunca gözlerini yumdu. O anda, o anda hıçkıra hıçkıra ağladı baba, gözyaşları battaniyeyle buluştu. Minicik yavru hissetmiş gibi yüzünü buruşturdu. Babacığı son kez kokladı yavrusunu. Sonra ne baba görebildi bebeğini, ne bebek babasını.

Naaşları koyabilecek toprak kalmadığından normale istisna olarak ailecek gömüldü bazıları. Bazılarına mezar bile nasip olmadı. Cenaze töreni mi? O da ne?

Peki ya her şeyin farkında olan çocuklar... Babalarının eve gülen bir yüzle gelmelerini bekliyorlardı kapı eşiğinde.

Yorgun bir yüzle de olur...

Babalarının eve dönmesini salıncak sırası bekler gibi bekliyorlardı, ancak bazılarına o sıra hiç gelmiyordu...

Sarı saçlı, mavi gözlü oğlan çocuğu, çizdi babasını asker üniformasıyla. Yanına kendisini, annesini ve üç kız kardeşini eklemeyi de ihmal etmedi. Baba bir daha gelmedi.

Baba yok.

Resim kağıdı, değirmenin yanında toprağa düştü. Sarışın çocuk resim kağıdının noksanlığının farkındaydı. Bile bile arkasında bıraktı. Soğuğa rağmen giydiği asker yeşili sandaletleriyle dökülen evine koştu, başka ayakkabısı yoktu. Annesi kapalı olan ayakkabıları satmış babasına para göndermişti. Toprağa düşen resim yavaş yavaş kendini bıraktı. Toprağa karışan yalnızca babası oldu. Annesi ve kardeşleri duruyordu.

RASTLANTI +18 (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin