Selam 💖
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar... ♟
"Asya. Diziyi başlattım gel." Sesini algıladı beynim ama duymadı. Beynim durmuştu sanki. İçimden bir ses, Akın' ın dolabından bulduğum silahı kafama sıkmamı söylüyordu.
Başarılı olmuş sayılırdı çünkü silah şakağımdaydı... Nefesim kesildi, nefes alamadım saniyelerce. Büyüyen gözlerimin, küçülen göz bebekleri büyüdü...
"Aileni özlemedin mi? Al işte, git onların yanına. Siz dört kişilik çekirdek aile, hiç ayrılmazdınız... Ne bu kimsesizliğin, git onların yanına..." Mantığım devreye girdi, çok zordu. Ama girdi. Düşüncelerime yine düşüncelerim cevap verdi. "Onlar cennete Anastasia... Cennette... Beklemen gerek."
Akın kapıyı açmasıyla duraksadı, bunu onunda beklemediği açıktı. On yaşında bir çocuktu, elinde biri yeşil, biri kahverengi iki misket vardı, elindekileri kaybetmek uğruna oynamak istedi. Kazanması mühim değildi, kaybetmesin yeterdi. Onu istemeyen çocuklar da mühim değildi, bir kere gerçekten oynasınlar yeterdi.
Kendini çabuk toparladı. Gözlerinde çökmüşlüğü gördüm. "Ne yapıyorsun Asya!.. Bırak, bırak o silahı. Elindeki oyuncak değil."
Bana minik adımlarla yaklaşmaya çalışıyordu."Yaklaşma Akın! Lütfen gelme bana, kafam çok karışık, gelme." "Sık kafana, bitsin bu çile."
"Sus!" Susması için bağırdım beynime. Bağırdım lânet zihnime, kahrolsun karanlık zihnim. Acılar tenceresinde kaynıyordu beynim... Yoğun düşüncelerin altüst ettiği.
Yemeği yapan aşçı yüreğime bir deste daha kırmızı biber serpti, yeterince yokmuş gibi.
Mutlu bir fotoğraf çekmek istediğimde kamera kadrajına giren ipe asılmış melek bedendi."Değmeyecek Güzelim, değmeyecek. Ne olursa olsun arkanda seni düşünenleri bırakmana değecek mi?" Silahı şakağımdan indirdim hâlâ avucumda duruyordu.
Gözlerimden bir sağanak iniyordu. Göğüslerim, gerdanım yağmura hazırlıksız yakalanan sokak kedileriydi, yalnızca bu sefer sığınacak bir çöp konteynırı ya da pencere tentisi yoktu. Bir sel aktı gözlerimden yine de kimse görmedi beni.
"Kimi? Benim kimsem yok."
"Ben varım." Bedenlerimiz dipdibeyken silahı aldı yavaşça parmaklarımın arasından, yatağa attı usulca. Kolları titreyen bedenimi sardı. Dudakları saç köklerimde, kulağımda gezindi. "Geçen bizimkiler sordu seni. Kamelya istiyor mesela, 'Asya' yla alışveriş merkezine gidelim alışveriş yapalım,' dedi."
Kolları bedenimi sıkıştırdığında kollarım kukla gibi iki yanımda duruyordu. Bedenimden uzaklaştı parmakları, yanaklarımı avuçladı.
"Kızmaz mı sana, cennet kokulu bedenini nasıl cehenneme mahkum ettin diye." Fısıldadı.
Yüzü yaklaştıkça yaklaştı yüzüme. Bu sefer sahiden öleceğimi düşündüm. Yüzünün kokusu doldukça burnuma, kapattım gözlerimi...İşte o anda kondurdu dudaklarını burnumun ucuna. Şaşkınlık beraber gözlerim açıldı. Baş parmaklarıyla göz kapaklarımı hafifçe indirdi.
Gözlerimi öptü tek tek...
İşaret parmağı köprücük kemiğimi boydan boya tavaf etti, uzun uzun ağır ağır gezdirdi. İki elmacık kemiğimin arasında durdu parmağı. Aldığı derin nefesi parmağının olduğu yere bırakınca irkildim. Nefesi sıcacıktı.
"Bu hayat ağacı kolyesi boynundayken, bir daha düşleme ölümü... Kahredersin bu Adamı. Bu inci kolye boynundayken bir daha ağlama, akmasın inci yaşların... Kahredersin bu Adamı." Gözlerim önce şaşkınlıkla açıldı, ardından gerdanıma indi. Hayat ağacı kolyesi... Ne ara takmıştı bunu boynuma. Başımı sallarken bile gözlerim dolu doluydu. Parmak uçlarımda yükselerek kollarımı boynuna sardım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RASTLANTI +18 (KİTAP OLDU)
Novela JuvenilUkrayna' ya göreve giden tim... Savaş sonrasını incelemek, halka yardım için gönderilen Rast timi... Üsteğmen asker, savaşta kimsesiz kalmış küçük kadını, saklandığı yıkık harabeden söker alır... Dünyanın yeni nesil hastalığıydı, yalnızlık. Kalab...