22. BIRAKILAN EL VE AYRI DÜŞEN YOLLAR

1.1K 67 35
                                    

Hepinize çokça merhaba 🧡

2022 ekim' in ortalarında başladığım bu yolculuğu bu bölümle şekillendiriyorum. Evet Finaldeyiz.

İlk kitabın finalinde 😐

Kitabı 4-5 kere düzenledim. Bu çok sinir bozucu olsada, ilk kitabımdı, acemiydim. Bana hak verdiniz, yanımda oldunuz. Teşekkür ederim 🙂

Bu bölümden sonra kitabı düzenleyecek (wattpad te aynı kalacak) yayınevine göndereceğim. Umarım ki bir sonraki bölümde "RASTLANTI KİTAP OLUYOR!" diyeceğim.

Son olarak yarı finalim için bana çok kızmayın olur mu?.. Unutmayınki benim finallerim detaylarda gizlidir.

Öpüldünüz 😋😽🥹

Akın çalan kapıya bir insanmış gibi yüzünü buruşturarak baktı. Arkasındaki yüzleri tanıyor, tahmin edebiliyordu. Davetsiz misafirleri istemediği açıktı. O insanlar kimse, ondan onun çok sevdiği, aslında tek sevdiği şeyi alacaklarmış gibi hissediyordu.

Tahmin ettiklerinden de önce gelmişlerdi.

Ne olurdu 16 ekimde gelselerdi. Ne olurdu daha geç gelselerdi, ama biliyorlardı. Ekimin on altısından sonra tüm çabaları boşa gidecekti.

Akın' ın alnında birçok ter damlası oluştu. Ona yaklaştığımda elimi terini silmek için uzatmıştım. Elimi görmezden gelerek koluyla terleri sildi. Bu haraketiyle omuzlarım çökmüştü. Şimdi onun kapıya doğru ilerlerken gerilen sırtını seyrediyordum.

Aramızda inanılmaz bir buz kütlesi vardı, bu kütle yeni oluşmuştu ancak şimdiden çok kalınlaşmış aşması, erimesi hayli güç hâle gelmişti. Ve bizim aşk gemimiz bu buz kütlesine çarpacak, ikiye ayrılacaktı. Batacaktı, batmıştık.

Akın kapı kolunu tuttu. Omuzlarını gererek duruşunu düzelerek dikleşti. Kapıyı açtığında köşeye geçti. İçeriye iki kadın girdi. Üç tane de Türk polisi... Kadınlardan gözlüklü olanı hafif şişman, orta yaşlı, sarı saçlarının beyaz dipleri gelmiş bulunmaktaydı.

Diğer kadın sarışına kıyasla daha küçük duruyordu. Siyah saçları kahve gözleri vardı. Epey sinirli duruyordu, gözlerinden öfkesini anlayabiliyordum. Gözleri bana yalnızca içindeki öfkeyi göstermiyor, garip benzerlikler sunuyordu. Gözlerini daha önceden görmüş gibiydim, gözlerin suretini ise hiç.

Anlamaz bakışlarla bakıyordum ortalığa. Bu insanlar kimdi ve polisin burda işi neydi?

"Anastasia Boyko ülkeniz Ukrayna' da savaş bitmiştir. Dönebilirsiniz." Polis memurunun cümleleriyle gözlerim anında doldu, başımı Akın' a çevirdim. Bana bakmıyordu.

Gitmek istemiyordum.

"Gitmek istemiyorum." Sesim o kadar titrediki, anlayabildiklerinden emin değildim.

"Siz kayıtlarda Türk vatandaşı değilsiniz. Sizin yeriniz Ukrayna' dır." Sesinde acıma yoktu, haklıydı da, doğrusu buydu.

Koltuğa içim parçalanır, yüreğim acı çeker gibi yıkılırcasına oturdum. Orası benim ülkemdi. Orda doğmuş, büyümüştüm. Anne babamın çocuklukları, evlilikleri orda yaşanmıştı. Anne babamın mezarı ordaydı. Ya erkek kardeşim Roman...

Derin olmasını amaçlandığım derin bir soluk aldım ama yalnızca titremeyle sonuçlandı.

"Ben gitmek istemiyorum." Konuşmayı yeni yeni söken bir bebek gibiydim, konuşmakta öylesine zorlanıyordum... Canım yanıyordu. Öylesine canım yanıyorduki; anlatacak kelime bulamıyordum. Sarışın kadın bana doğru eğildi, diz çöküp elimi tuttu. Esmer kadına göre sarışın daha ılıman duruyordu.

RASTLANTI +18 (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin