21. HASRET LİMANINA YOL ALAN GEMİ

865 52 18
                                    

Merhaba 🩵

Bir sonraki bölüm için heyecanlıyım bu anı uzun zamandır bekliyordum 💜

Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.

Ufak tefek yazım yanlışları olabilir. Kitap hâlinde olmayacak.

İyi okumalar diliyorum... 🥹💗

Bir anda ortalık kıyamet yerine döndü. Alparslan yerde yığılmış bir şekilde yatıyor, yüzü acı içinde buruşmuştu. Gözlerim hanelerinden fırlayacak şekilde büyümüş, adeta bulundukları o kesemsi yapıyı yırtmışlardı. Zihnimin içinde polis sirenleri patladı. Onlar yetmedi, savaş katıldı. Savaş uçaklarından atılan bombalar insanları ve onların umutlarını parçaladı. İşte şimdi savaştaydım hemde cephenin tam ortasında, üzerime gelen düşman askerlerinden korkmuyordum. Hazinem çalınmıştı sanki, inandığım o kutsal taş çalınmıştı. Hemde okuduğumdan sebep olmuş hissediyordum, kendi ellerimle kıymetlimi vermiştim. Değerli taş Alparslan Dilhun' du. Dilhun' un artık içi kan ağlamıyordu. O tamamen kanlı yaştan ibaretti. O çok kez içindekileri, sessiz feryatlarla dökmüştü. O aslan kadar güçlüydü, saçları ve teni karaya çalan bir kadına vurulmuştu. Bilerek yenildiği ilk ve tek savaştı. Dilhun bendim, birini mahveden bendim. Ancak şu an kendimi kınayacak kadar bencil değildim, tek düşüncem Alparslan' dı.

Sevdiğine, yıllardır sevgilisi olduğuna kavuşmak için çok çabalamıştı. Tek başına. O hep tek başınaydı. Çok yardımseverdi, kendi dışında. Yaptığı yardımları tek bir karşılık beklemeden yapardı. Ama şimdi Alparslan yoktu.

Yüreği kan ağlıyordu ama şimdi yüreğim kan ağlıyordu.

Gözlerimden yaşlar soluksuz akarken başımı Akın'a çevirdim. Gözlerini sıkı sıkı kapatmış, yummuştu. Ona da hak veriyor, vermiyordum.

Başımı sola çevirdiğimde Kamelya' nında benden farklı olmadığını gördüm. Omuzları öne çökmüş, ağzını eliyle kapatmış hüngür hüngür ağlıyordu. Maskarası çenesine kadar akmıştı. Ona bir adım atmak istedim, ayağım takıldı sanki. Başımı eğdim, yerde yatan Alparslan' a Kadir tüm ciddiyetiyle ilk yardım yapıyor, kalp masajına geçmişti. Şafak ise eğilmiş, Alparslan' a haykırıyordu, uyanması için bağırıyor, ölmemesini tembihliyordu.

Perişandık. Perişan hâldeydik.

Etrafımıza insanlar üçüşüyor, yalnız kalplerimize sahte yüzler sahte endişeler bırakıyordu. Git gide kalabalıklaştı etraf... Saçma uğultular kalbime sancılar basıyordu. Kalbimin üzerinde yetişkin erkek bir fil vardı ve kalbimin tam ortasına oturmuştu. Ağırlığı kalbime öylesine acı veriyorduki. Kalabalık ortama bağırmak istedim, boş boğazlarından dökülen mırıltılara bağırmak istedim. Derken bir kıyamet daha koptu.

Yukarıdan bir uçak geçti. Onu tüm ayrıntılarıyla görebiliyordum. Öyle yüksek, öyle feci bir ses çıktıki; Alparslan' ın yanına bir bomba düştü. Başımı çevirerek etrafıma zar zor baktım. Bizimkiler hariç herkes yere serilmişti... Kimilerinin kolları, bacakları kafası kopmuştu. Bazı bedenlerin iç organları dışarıya çıkmıştı. Kaldırımın üzerinde kundağına sarılı bir bebek minik ve hassas boğazını yıpratarak, yüzünü kıpkırmızı kesilmesine sebep olacak şekilde çığlık çığlığa ağlıyordu.

Gözlerim karardı. Gözlerimi tekrar açtığımda daha deminkiler berbat bir halüsinasyon olduğunu anladım. Şafak ambulansı arıyor, Kadir kalp masajına devam ediyor, Kamelya binaya sırtını yaslamış, hıçkırıkların sarstığı bedeniyle gözlerini Alparslan' a dikmiş usulca ağlamaya devam ediyordu. Yağmur Kamelya ve benim gözlerimden yağıyordu. Akın' a baktım. O kahramandı, o benim kahramanımdı. Neden bir şey yapmıyordu? Neden bir kahraman gibi davranmıyordu?.. Çünkü şu an yanımdaki yirmi üç yaşındaki Üsteğmen Akın Barlas Tunç değildi. Şu an bize on yaşındaki, annesinin sallanan bedenini izleyen öğrenci Akın Barlas Tunç eşlik ediyordu. Gözleri kendisini bir uykuda, kabusta hisseder gibi kapalıydı. Akın' a döndüm. Tilkim' e döndüm. Bir nefes kadar uzak olduğum sevgilimin omuzlarını tutarak sarsttım. "Akın." Bir anda gözlerini açtı. Normalden iri olan gözleri beni korkuttu. Gözlerinin içindeki anlam değişmişti sanki. Duvarlarının arkasından bakıyordu bana. Sanki bir daha öpmeyecek, öpmek istemeyecek gibi... Canım yanıyordu, canım hiç olmadığı kadar yanıyordu. Yemek borumdan lav akıyordu, öyle bir yanmaydı. Öyle içim alev alev, sıcacıktı. İçimi dolduran sıcaklık, mutluluktan değildi katiyen değildi.

RASTLANTI +18 (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin