Neyin içine düştüm böyle?
Her seferinde gözlerden uzak kalmaya çalıştıkça başka bir kaosun içine sürükleniyordu. Levi Ackerman - takma adıyla Gölge - çeteden ayrılmaya karar verdiğinden beri dayısı Kenny nin adamlarıyla başı dertteydi. Çeteye geri dönmesi için tehdit ediliyordu ve ne zaman reddetmeye kalksa onu öldürmek için üzerine başka birini yolluyordu. Levi bir zamanlar çetede Kenny den sonra sözü geçen ikinci liderdi. Karanlık, kirli ve insanlık dışı bir hayattı. Kimse Levi ın kimliğini bilmezdi, karanlık köşelerde dolanan bir yaratık gibi geride hiçbir iz bırakmadan herkesi ortadan kaldırırdı. Zaten bu yüzden ona gölge derlerdi.
Ancak...
Ancak yakın zamanda bazı şeyler değişmişti. Ne derseniz diyin, fark etme, uyanış, aydınlanma... Levi artık kimseyi öldürmek, süikast düzenlemek ya da ayağını kaydırmak istemiyordu. Bu yüzden Kenny den saklanmak için türlü işlere girmişti. Garsonluk, bulaşıkçılık, okulda hademelik... Ama bir şekilde halkın arasına karışamıyordu. Onlar gibi değildi. Görünmez olmanın bir yolunu bulmak zorundaydı. İstediği tek şey normal olmaktı. Fakat onun gibi biri için normal olmak uzayda nefes almak kadar imkansızdı.
Aslında tam olarak imkansız değildi...
Eğer toplumda sevilen, normal bir kadınla evlenirse kimse izini süremezdi. Çünkü iyi aile babası rolü onu görünmez yapardı. Çetenin bakacağı en son yer aile semtleriydi.
Hange Zoe bekardı ve anladığı kadarıyla daha önceki evliliğinden altı yaşında bir çocuğu vardı. Evine ve çocuğuna bakmak için kendi çalışıyordu, ayaklarının üzerinde duran bir kadındı. Eğer Levi onunla evlenirse çalışmak zorunda bile kalmazdı. Böylelikle Kenny nin onu bulması iyice zorlaşırdı. Ama sapık ya da deli gibi görünmeden kadına nasıl evlenme teklifi edebileceği hakkında hiçbir fikri yoktu.
Belki de şu bahsettiği okulu bahane olarak kullanabilirdi.
"Dondurmayı beğendin mi?" dedi Levi onları evlerine kadar bırakırken. Nerede oturduklarını merak etmişti. Çocuk başını salladı. Yeşil gözlerinin her an üzerinde olması rahatsız ediciydi. Sanki kitap gibi içini okuyordu. Levi rahatsızca başını diğer yöne çevirdi.
"Beyfendiye teşekkür et Eren." dedi Hange.
"Teşekkür ederim."
"Bana Levi diyebilirsiniz." dedi Levi. Kadını kandırmak için biraz daha kibar davranmalıydı. Ama girişimi ters tepti. Hange nin yüzündeki gülümseme anında soldu.
"Levi mı dedin? Levi Mackaren mi?"
Levi ın omuzları kasıldı. Pantolonunun cebinde duran ufak çakıya şimdi daha sıkı sarılmıştı. Adını bilmesi imkansızdı, kimse adını bilmezdi. O sadece Gölgeydi. Kenny nin adamlarından biri miydi? Öyle olsaydı gercek soyadını bilirdi. Mackaren, toplumda kimliğini gizlemek için kullandığı sahte bir addı. Eren nin annesinin eline daha sıkı sarıldığını fark etti. "Tanışıyor muyuz?"
"Evet! Yedi yaşında aynı sınıftaydık." Hange güldü, fazla heyecanlı göründüğünü fark etmiş olacak ki çocuksu heyecanı yüzünden utandı. "Ah, şey hatırlamaman çok normal tabii ki. Ürkütücü göründüğüun farkindayım, sadece güçlü bir hafızam vardır. Adını çok değişik bulmuş olmalıyım ki aklımda kalmış."
Levi cebindeki çakıyı tutmayı bıraktı. Demek kim olduğumu bilmiyor... Rahatladı. Çok, çok köşelerde kalmış eski bir anıydı okul. Annesi öldükten sonra 2. sınıfın ortasında dayısı Kenny onu okuldan almış ve birlikte yaşamaya başlamışlardı. Bir daha okulun kapısının önünden bile geçmemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEVIHAN {Spy × Family AU}
FanfictionLeviHan icin yazılmış bir Spy x Family AU dur. Keyifli Okumalar...