14

328 36 43
                                    

"Bugün de okula gelmedi." 

Eren her gün Mikasa yı görebilmek umuduyla okula gidiyordu ancak üç haftadır siyah saçlı kızdan hiçbir haber alınamıyordu. İlk başlarda haftanın her günü olmasa da Miskada bazen derslere katılırdı. Okula geldiği günler her zamankinden daha sessizdi, bütün teneffüsleri sınıfta oturarak geçiriyor, öğle araları diğer çocuklar gibi yemekhanede yemek yerine tek başına bahçede oturuyordu.

Eren onunla konuşmaya çalışmıştı, nerede kaldığını, rahat olup olmadığını, isterse evine oyun oynamaya gelebileceğini söylemişti ancak Mikasa hiçbirine karşılık vermemişti. Yaşayan bir ruhtan farkı yoktu. Onu son görüşünden bu yana kilo kaybetmişti sanki. Eğer bir daha okula gelmeyeceğini bilseydi daha fazla aklını okurdu. Bundan kaçınmıştı çünkü Mikasa ailesinin öldürüldüğü günü düşünmekten başka bir şey yapıyordu. İç sesi pişmanlık, hüzün ve öfke doluydu. Derste, bahçede, tuvalette, her yerde düşündüğü tek şey o kahrolası gündü. 

İyi miydi? Neredeydi? Güvende miydi? Yoksa o da anne ve babası gibi kötü adamlar tarafından... Eren nin midesi bulandı.

Annesi ajan arkadaşlarıyla hala suikastçıları arıyorlardı ama onlar da henüz kim olduklarını bulamamışlardı. Annesi bu işin arkasında büyük bir örgütün olduğunu söylüyordu - yani düşünüyordu - zaten kısa sürede hiçbir iz bırakmadan ortadan kaybolmalarını buna bağlıyordu. 

"Merak etme, toparlanınca geri dönecektir." dedi Hange Eren nin kenara atıp bıraktığı sırt çantasını yerden alırken. Yalan söylüyordu. Annesi Mikasa nın çoktan öldüğünü düşünüyordu. Bu yüzden her sabah gazetedeki ölüm haberlerini kontrol ediyordu. 

"Geri gelecek!" dedi Eren inatla, kaşlarını çattı. "Biliyorum, Mikasa hala yaşıyor." 

"Kim öldüğünü söyledi ki?" annesi şaşkın şaşkın yüzüne baktı. Tabii ki o da her şeyin farkında... Aptal bir çocuk değil. "Yarın tekrar Müdür Pixis ile görüşeceğim. Belki o bir şeyler öğrenmiştir." 

Gerek yoktu. Eren zaten sormuştu, yaşlı adam da onlar kadar bilgisizdi. Ancak düşüncelerini okuyabildiğinden şüphe etmemesi için belli belirsiz başını salladı. 

"Aç mısın? Sana çok güzel tatlılar aldım." Sonuçta o bir çocuk. Son olanlar fazla gelmiş olmalı. Hala Eren i hoş tutmak görevlerimin arasında. "İstersen yanına çikolatalı süt de yaparım." dedi Hange.

"İstemiyorum." Eren nin hiç iştahı yoktu. "Odama gideceğim. Ödevlerimi yapmam lazım... Mikasa geri dönünce kaçırdığı notları almak isteyebilir." 

"Tabii, haklısın." 

Eren merdivenlerden yukarı odasına çıktı. Yan odadan kimsenin varlığı sezilmiyordu. Babası evde değildi. Akşama kadar da oradan çıkmadı. Yemek saati geldiğinde annesi çok güzel süslenmiş bir yemek tepsisini odasına getirdi. Hepsi ağız sulandırıcıydı ama Eren nin hiç iştahı yoktu. 

"Hepsi bitecek," Hange tembihledi. "Geri geldiğimde tabağını boş görürsem darılırım. Hem tatlı olarak çikolatalı pasta var. Sen çok seversin."

"Teşekkür ederim." Eren tepsi için masasında yer açtı. "Babam hala gelmedi mi?" 

Annesinin yüz hatları bir parça gerildi fakat bir gülümsemeyle çabucak toparladı. "Biraz hava almak istediğini söyledi." Aldığı havada boğulsun... 

Eren gözlerini kırpıştırdı. "Anne, babama kızgın mısın?" 

"Ah, bunu da nereden çıkardın?" Tabii, o da aramızın bozuk olduğunu biliyor. Çocuklar böyle şeyleri sezer. Saklamak için elimden geleni yapmıştım oysa ama o suratsız yer cücesi yok mu! Bana tek kelime etmeden çıkıp gitti. Ya başına bir şey geldiyse?  Gerçi kendini koruyamayacağından değil, az daha bıçakla kafamı ikiye yarıyordu... "Biz gayet iyi anlaşıyoruz."

LEVIHAN {Spy × Family AU}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin