36✓

4.9K 447 96
                                    

Medyaya karşı yapabileceğim tek yorum; Hav hav


Jungkook, kucağındaki bebeği ile çalışma odasında otururken Yuta ise hemen karşısındaydı.
"Hepsini öldüreceğim."
Jaemin'in tombul yanağında uzun parmaklarını gezdirirken konuşuyordu. Sanki Yuta ile değil de kendi kendine konuşuyor gibiydi. Yuta'nın iz sürmeleri için görevlendirdiği veya Jungkook'un civar köyleri araştırmalarını istediği askerlerden olumlu bir haber yoktu.

"Jungkook, biraz daha bu sarayda kalırsam kafayı yiyeceğim. Bırak gideyim ve o pislikleri bulayım."
Yuta bıkmış halde söyledi.
Günlerdir hiçbir şey yapmadan sarayda bekliyordu. Jungkook hiç değilse bebeği ile ilgileniyordu.
"Belki de buraya onlardan biri gelmeyecek. Bir ihtimal için burda tutuyorsun beni."

"Hayır. Gelecekler bunu biliyorum."
Bakışlarını bebeğinden ayırıp Yuta'ya çevirdi.
"Sen savaş, dövüş becerilerinde iyisin. Planlarımı sorgulama Yuta. Onlar benimle konuşmaya geldiğinde sende burada olacaksın. Ve onları takip edeceksin, herkes senin neredeyse bir hayalet olduğunu bilir. Onları takip edecek, izlerini sürecek ve yerlerini öğreneceksin."

Yuta kollarını göğsünde birleştirdi.
"Peki ya sonra?."

Jungkook sırıttı.
"Hepsini öldüreceğim."

~~~~~~

"Uzak dur benden!"
Taeyong, kalçalarının üzerinde sürünerek geriye doğru gitti ve sırtı çadırın ortasındaki direk ile buluştuğunda durdu.

"Sakin ol güzelim, uslu durursan sadece iki dakikanı alacağım."
Mingyu söyledi ve yerdeki omegaya yaklaştı. Onun korku dolu güzel gözlerine bakarken sırıttı. Kılıç tutmaktan nasırlaşmış parmaklarıyla uzun gümüş rengi saçları kavradı ve Taeyong'un acıyla sızlanmasına sebep oldu.

"O güzel boynundaki kadar olmasa da tatlı kokun saçlarında da yoğun."
Sımsıkı tuttuğu uzun saçlar yüzünden Taeyong yüzünü buruşturmuş ve cevap vermemeyi seçmişti.

Mingyu, boştaki eliyle bıçağını çıkardığında, minyon omega korkuyla uzaklaşmaya çalıştı ama bu şekilde saç dipleri daha fazla acımıştı. Sadece sızlanmak ve ağlamakla yetindi.

Tuttuğu saçları eline dolayıp, fazla büyük olmayan bıçakla hepsini kesti.
İşi bittiğinde ise bir kısmı omzunda, bir kısmı elmacık kemiklerinde biten dağınık ve biçimsiz kesilmiş saçlarla Taeyong Alfadan uzaklaştı.

"Doğruyu söylemek gerekirse hala güzelsin ufaklık."
Elinde tuttuğu saçları kaldırıp yüzüne yaklaştırdı ve Taeyong'un kokusunu içine çekti.
"Döndüğümde görüşürüz."

Daha sonra Mingyu yola çıkmış ve yaklaşık üç buçuk gün sonra saraya varmıştı. Taht odasında Jungkook'u beklerken biraz korkuyor olsa da çok uzun süredir nefret ettiği kraliyet ailesi ve imparatorun çok değerli bir şeyini elinde tuttuğu için oluşan haz daha fazlaydı. Krallığın omegasının kaderi o ve arkadaşlarının elindeydi, İmparatorun bundan duyduğu rahatsızlığı bilerek keyif alıyordu.

Çok geçmeden Jungkook tahtında otururken, Yuta ise tahta çıkan basamakların başladığı yerde, ayakta bekliyordu.

"Nerde tutulduğunu söylersen büyük bir ödül alırsın."
Jungkook her ihtimale karşı söyledi. Buraya gelmek için seçilmiş alfanın bu tarz bir teklifi kabul etmeyeceğinden emin olsa da sordu.

Mingyu sırıttı ve birkaç adım attı.
Bunu fark eden Yuta hemen belinde duran kılıcını çıkardı ve Mingyu'ya doğdu kaldırdı tehditvari bir bakışla ona bakarken.

"Peki ya öldürdüğünüz annem ve babam, kardeşlerim yada diğerleri. Tüm o suçsuz insanlara ne vereceksin? Canlarını onlara geri verebilir misin seni aşağılık pislik."
Sonlara doğru sesi yükseldiğinde

beni yakala, tüm benliğimi içine hapset • kooktae✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin