Koşarak apartmandan içeriye girdiğimde kalbimdeki ritim bozukluğunun sadece koştuğumdan olması için yalvarabilirdim. Ah lütfen bana bunu yapma be kalbim. Düşüncelerim yine özerklik ilan ederken iyice adımlarımı hızlandırdım. Annem babam meraktan delirmiş hatta ortalığı birbirine katmış dahi olabilirdi. Kapımıza vardığımda hemen zili çaldım. Annem kızarmış gözleriyle kapıyı açtığında "Zeynep, kızıımm." diyerek sarıldı hemen. Ben de ona sarıldım. "İyiyim annecim, sakin ol." derken babam da elinde telefonla konuşarak yanımıza geliyordu.
-Tamam memur bey. Kusura bakmayın rahatsız ettik bu saatte. İyi akşamlar."
Babam elinde telefon ile ilk önce sorgular biçimde baksada sonra o da bize katılarak sarılmıştı. Ben kapının dışında onlar içeride olmak üzere sevgi yumağı oluşturmuştuk. Apartmanda biri geçiyor olsa bu halimize neresiyle gülerdi bilemiyorum. İçimden keşke bu an hiç bitmese diye dua ediyordum. Birazdan sorgu sual hatta belki de tartışmalar başlayacaktı.
-Hadi bakalım yeter artık. Geç içeriye ve niye bu kadar geç kaldığını açıkla Zeynep, hadi.
Babam otoriter sesiyle yumağımızı bozmuştu. Ayakkabımı çıkardıktan sonra salona geçerek hep beraber oturduk ve anlatmaya başladım:
-Dershaneden çıktım 5 buçuk gibi zaten otobüs bekle yol yarım saat sürüyor derken tam eve gelicem köpek kovalamaya başladı. Ben de ondan korktum çok büyüktü. Normalde korkmam biliyorsunuz ama böyle cins köpekti büyüktü dişlerini gösterdi falan korktum işte kaçmaya başladım sonra yolumu kaybettim. Eve gelesiye kadar da 7 olmuş ama geldim çok şükür işte yanınızdayım.
-O kadar aradık kızım telefonun niye kapalı? Hayır haber vermek niye yok kızım sen de?
-Baba şarjı bitti arayamadım ki.
-Zaten her şeye şarjı var o telefonun ama bizle konuşmaya şarj yok.
-Baba gerçekten özür dilerim. Sizi de meraklandırdım ama köpekti, koşmaktı derken üstüm başım battı; terledim. Duşa girip yatmak isterim. Hadi iyi geceler. Hepinizi öptüm.
Hızlıca banyoya yol aldım. Daha fazla konuşarak yalana devam etmek istemiyordum. Hem ruhen hem de fiziken gerçekten yorulmuştum.
* * *
Kafamı yastığa koyduğum zaman düşündüğüm tek şey bir çift yeşilimsi ela gözlerdi. Arabadan inişi, kafa atışı, yere yatırıp öldüresiye yumrukları, yumruk atarken gözüken kol kasları... Aahh tamam. Zihini topla Zeynep. Acaba son dediklerim ayıp mı oldu ya? Hayır be o da beni sinir etmeseydi. Abilik göreviymiş... Resmen ilkokul çocuğu muamelesi gördüm ya. Yok yok az bile yaptım. Tehdit etti bir de. Kapa çeneni dedi. Hay Allah'ım ya. Gerçekten az bile yaptıklarım. Keşke daha bir şeyler de söyleseydim. Bir kere iyi misin diye bile sormadı yahu. Bir de ayıp mı yaptım diyorum. Az ona az. Komutanı hakkından gelir onun ama. Haha bir de azar yer şimdi hatta ceza da alsın. Sürünsün pislik.
* * *
Gözlerimi alarm sesiyle açtığımda üstümden korkumu ve durgunluğumu atamıyordum. Dün neredeyse tacize uğruyordum ve şimdi de rüya görmüştüm. İkisinde de beni kurtaran yeşilimsi gözlerdi. Aynı kişi olabilme ihimalleri var mıydı gerçekten? Yok hayır hayır olamaz. Bilinçaltımın bir oyunu bu. Dün etkilendiğim için şimdi rüyamda gördüm, evet. Başka bir açıklaması olamaz. Tamamen bilinçaltımın eseri ve ben ona yenilmeyeceğim. Hafif bir hoşlantı tüm hayatımı cehenneme çevirmeye değmez. Zaten kendisi de dedi abin sayılırım diye. Bak yine sinirlendim. O kadar küçük değilim ki ben.
-Daha öyle yatakta ne kadar oturucaksın kızım? Bak sonra geç kalıyorsun bir şey yiyemeden gidiyorsun. Hadi kalk hazırlan artık.
Annemin seslenişi yine tüm düşüncelerimi dağıtmıştı masamda duran telefonumu elime aldığımda gerçekten saatin geç olduğunu anladım. Bir an önce rüyamın etkisinden kurtulup bu depresifliği üstümden atmalıyım yoksa hiç kuşkusuz tüm gün zehir olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Damarı
General FictionBen hiç böylesini görmemiştim. Vurdun... Kanıma girdin... Kabulümsün. Atilla İlhan Dip Not: Bu hikaye 05.05.2015 tarihinde yayınlanmaya başlamıştır.