7

2.7K 163 5
                                    

Bu bölüm Bahadır'ın ağzından sevgili dostlar. Teoman-N'apiyim Tabiatım Böyle sizlere eşlik edecek. İyi okumalar dilerim. :)

* * *

-Yalnız hatun neydi öyle ya?

-Aynen birader de Bahadır duymasa diyorum. Sessiz ol oğlum.

Yatakhane ile iç içe olan lavaboda ellerimi yıkarken duyduğum laflarla çapkın gülüşümü yerleştirmiştim yüzüme. Bizimkiler yine başlamıştı da neyi duymamam gerekiyordu acaba? Koğuşa doğru omzumda havluyla girdiğimde bütün gözler bana çevrilmişti ve herkesin yüzünde muzip bir sırıtma vardı. Hep bir ağızdan "Ooo!" sesleri yükseldi. Ben ne olup bittiğini anlamak istercesine onlara bakarken Necdet yatağından kalkıp yanıma geldi. Elini omzuma koyduktan sonra "Hayırlı olsun kardeşim. Yalnız hatun mis." Ne hatunu, ne misi? Ne diyor ya bu? Hâlâ anlamayan gözlerle Necdet'e bakıyordum. "Oğlum sabah buradaydı ya işte. Bir de anlamazlıktan geliyorsun." demesiyle Zeynep'ten bahsettiğini anladım ve anlayınca da gülmeye başladım. Ben ve Zeynep ha? Cidden komikti. "Oğlum saçmalamayın lan. Güldürdünüz ya."

-Bak bak nasıl gülüyor. Ne geldi aklına da keyiflendin bu kadar Bahadır?

-Ne gelecek oğlum? Saçmaladınız iyice.

-Ne yani aranızda bir şey yok mu? Oğlum bizden mi saklıyorsun lan?

Sıkıntıyla nefes alıp verdikten sonra bu gecenin uzun geçeceğini anlamıştım. Ah be kızım yine senin yüzünden başım ağrıyacak.

-Yok Necdet yok aramızda bir şey.

Kapının oradan gelen ayak sesleriyle kafamı oraya çevirdim. Kapıdan giren askeriyenin en cıvık adamı Sedat'tı. "Oğlum sabah ki kız neydi öyle ya? Bir içimlik su valla." Zeynepten mi bahsediyor lan o? Lan ben kızı bunun gibi itlerden kurtarayım. Bu şerefsiz gelsin "Bir içimli su" desin... Sinirim tüm hücrelerimi sararken ne kadar sakin olmaya çalışsam da kendimi tutamadım ve "Ne diyorsun lan sen?" diyerek hızla Sedat'a doğru yürüdüm ve kafa attım. Sonrasında her ne kadar yumruklamaya başlayacak olsam da Gürkan ve Necdet'in kolları tutmuştu beni. Kurtulmaya çalışıyordum ama Gürkan "Oğlum kendine gel lan toplama başımıza komutanları."demesiyle gözlerimi yumdum ve sakinleşmek için derin bir nefes çektim içime. Gürkan'a bakıp "Tamam lan tamam bırak. Sakinim." dedim. İnanmak ister gibi yüzüme bakınca "Gürkan tamam!" dedim ve Necdetle Gürkan'ın elinden kurtuldum. Tolga Sedat'ı kaldırmış kulağına bir şeyler fısıldamıştı. Sedat ilk önce şaşırmış sonra da bana pişmanlık dolu bakışlarla bakmaya başladı. "Abi kızın senin olduğunu bilmiyordum, kusura bakma." dedi. Bu konuyu uzatırsam daha fazla sinirime hakim olamam diye uzatmadım. "Yok lan anlamıyorlar." diye söylene söylene dolabıma gittim. Havluyu bırakıp üstümü değiştirdikten sonra yatağıma ilerledim. Herkes kendi işine dönmüştü. Bir kaç kişi de Sedat ile ilgileniyordu.

Gürkanla yataklarımız yanyana olduğu için o da arkamdan geldi ve yatağına oturdu. Karşılıklı bakışırken ne zaman soracak diye beklemeye başladım ama dakika şaşmadan başladı:

-Devrem bana anlatmadığın bir şey yok değil mi? Hadi bunlar neyse de benden gizlemezsin herhalde.

-Ya sen bari saçmalama be. Yok aramızda bir şey.

-Sen bir şeyler hissediyorsun ama?

Kafamı sakin olmak için başka tarafa çevirdim derince bir soluk verdim ve "Ya sabır!" çekmeye başladım.

-Bahadır bir şey hissetmiyorsun madem, bu tavır ne? Adama kafa attın lan? Asker askere vurur mu?

-Gürkan, devrem anlamıyor musun? Ben bu kızı sokak serserilerinin elinden kurtardım adam gelmiş kaç yaşına onlar gibi davranıyor. Bir an o öyle değince o serseriler canlandı gözümde kaybettim kendimi.

-İyi de Sedat hep böyle oğlum. Bilmiyorsun sanki.

-He o milletin karısına kızına laf atacak biz "Bu böyle ne yapalım?" diye susucaz yani bu mudur?

-Devrem daha önce de karşılaştık bu durumla ama hiç bu kadar tepki vermedin. Sen ne dersen de önemsiyorsun bu kızı.

-Ya sabır ya. Hay Allah'ım sen bana sabır ver.

-Bahadır doğruyu söyle lan. Güzel kız işte hoşlandın sende değil mi?

-Tamam lan tamam önemsiyorum hatta seviyorum. Sizde duyun lan! O kız benim tamam? Laf atanı görürsem, duyarsam Sedat'tan daha kötü dayak yer lan, tamam mı? Duyun hepiniz! Hay Allah'ım hepsi ayrı manyak bunların...

Bunları dedikten sonra yatağa yattım ve Gürkan'a ve o yüzündeki zafer sırıtmasına sırtımı döndüm. Uyumaya çalıştım ama nafile. Sinirim bozuldu bir kere. Bu kız ne zaman karşıma çıksa illa boktan bir şey oluyor. Şimdi de alay konusu olacağım millete.

Telefonu elime alıp mesaj bölümüne girdim. "Bir daha askeriyeye gelirsen o seni getiren bacaklarını kırarım. Ciddiyim." yazıp Zeynep'e gönderdim. Telefonu elimden bırakmadan mesaj geldi. Şuna bak ya saat gecenin bir yarısı olmuş bu hâlâ ayakta. Artık kiminle mesajlaşıyorsa hanım efendi...

"Pardon da sen kimsin? Babam, anam, abim, kocam?" yazmış. Hah bir de bu kızla beni birlikte sanıyorlar. Lan ben bununla birlikte olsam o ilişkiden sağ çıkan olmaz. Ya ben sinirden ölürüm ya da bunu öldürürüm. "Ben öğreteceğim sana kim olduğumu hiç merak etme sen." yazıp gönderdim.

Telefonu bırakacaktım ki ensemde hissettiğim nefesle hemen kafamı çevirdim ve Gürkanla göz göze geldim. Yok rahat yok bu heriften. "Gürkan napıyorsun lan arkamda?" derken geriye doğru ittirip yatakta doğruldum. Bana bakıp gülerken "Yengeye selam söyle diyecektim abi ne yapacağım başka?" dedi. Tam ayaklanıp o aptal aptal sırıtan yüzüne yumruk yiyecekti ki bunu anlayınca hemen "Tamam tamam. Bir şey demedim amma da kıskanç çıktın." dedi. "Bak hâlâ kıskanç diyor." diyerek tekrar ayaklandım. "Tamam la tamam. Sustum bak. Hatta uyudum." diyerek yatağına yattı ve bana sırtını döndü. Ben de "Ya sabır!" çekerek yattım ve telefonun yanıp sönen ışığına baktım. Zeynep hanım: "Senden korkmuyorum." yazmış. Ah ahh ben seni korkutacağım merak etme sen. Cevaplamayıp, gözlerimi kapattım ve kendimi uykuya bıraktım.

Deli DamarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin