13.BÖLÜM/ ÜÇÜNCÜ KISIM

1.5K 85 13
                                    

Selamlar olsun ey sevgili okurlarımmm! Başta uyarayım, bu sadece küçük bir parça. Uzun zamandır beklettiğim için küçük bir parça hemen size ulaşsın istedim. Her şeyin bir fazlası için ve elimden geldiğince hızlı olup size hemen iletmeye çalışacağım. Mesaj atan, yorum atan, duvarımda yazı yazan herkese sonsuz teşekkür. Sizleri seviyorum.

Kapak fotoğrafı için @ohayuhdeve, teşekkür ederim.

İyi okumalar dostlar!

Gökyüzü kışın temsiliydi, gri. Yağmur yağmıyordu. Deniz hırçınlığını bir kenara koymuş, sessizce acısını yaşıyordu. Maviliğini yitirmişti şehir. Umutları, hayalleri kırılmıştı. Turuncusu bile kalmamıştı. Beton yığınları, tüten dumanları her şey şehri faciaya sürükledi; benim gibi. Yaslandığım omuzdan kaldırdım başımı, sakinleşmiştim. Gözyaşım durmuştu, belki de bitmişti? Bilemedim. Deniz iyi gelmişti ya da yanımdaki deniz kadar yüce gönüllü adam? Ah kafam darmaduman.

-Daha iyi misin?

Olumlu anlamda başımı salladım. Gözlerimi denizden ayırmadım. İyot kokusuna ihtiyacım vardı, daha fazla çok daha fazla. Derin bir soluk çektim içime. Genzimi yakan iyot değil dumandı. Önemsemedim. Ne ben ne de o konuşmuyordu. Boğazımdaki düğümler çözümsüz gibi. Derin bir soluk aldı o da. Yağmur başladı, damla damla. Yağmur da deniz gibi, bizim gibi sakinliğini korudu. Acımıza ortak oldu. Belki şehri temizler diye düşündüm. Belki bu kan çıkar ellerimizden?

-Artık her şey daha çok zor olacak.

Denizden ayırmadım gözlerimi. Yavaş yavaş döktü adam içindekileri.

-Birkaç serseri meselesi değilmiş. Sandığımız kadar küçük bir olay değilmiş.

Güldüm. Gözlerimi denizden ayırmadan güldüm. Yaşadıklarımızı küçük bir şey olarak mı görüyordu sahiden? Yüzümdeki acı gülümseme silinmeden elimi tuttu ve bana doğru eğilerek "Seni yanıma almam gerekebilir." dedi. Gözlerimi denizden ayırmadan sakince konuştum: "Ne saçmalıyorsun? Benim bir yere gittiğim yok. Ailemle hayatıma devam edeceğim."

-Zeynep anlamıyorsun. Olaylar farklı, göründüğü kadar basit değil. Durumlar iyice karıştı. Kontrolümden çıkmak üzere her şey. O adamın mesajını aldığımda ne hissettim haberin var mı? Seni yanıma almak zorundayım çünkü... Çünkü sana bir daha zarar gelmesine dayanamam. Bir daha benim yüzümden birilerinin zarar görmesine izin veremem. Anlıyor musun? Olmaz!

-Sen ne dediğinin farkında mısın? Yok olanlar sandığımız kadar küçük değilmiş yok seni yanıma alabilirim. Ne demek seni yanıma almam gerekebilir? Ailem ne olacak? Ayrıca şuan askerde olduğunu unuttun galiba. Nereye aldığını düşünüyorsun?

-Zeynep! Yeter! Bunları biliyorum, farkındayım da zaten. Ben her şeyi biliyorum ama senin bilmediğin şeyler var.

Bunca yaşanan üstüne Bahadır'ın bu dedikleri iyice soru işareti bırakmıştı aklımda.

-Bilmediğim şey mi? Bahadır ben birini bıçakladım. Benim elimde birinin kanı var. Sen bunu görmüyor musun? Neyi bilmiyorum ya? Gerçekten daha neyi bilmiyorum?

-Beni bilmiyorsun Zeynep! Beni tanımıyorsun. Bu yaşa kadar ne yaşadım, nelerle karşılaştım? Hiçbirini bilmiyorsun sen. Bu benim için ilk değil anlıyor musun? Bu benim için ilk değil. Ben bunlarla büyüdüm. Senin gibi babasının prensesi olarak mı yetiştim sanıyorsun? Ulan benim hayatım acının kendisi olmuş lan. Ben acının kendisi olmuşum, görmüyor musun? Sen bile ne hâle geldin? Daha ne kadar zamandır tanışıyoruz ama şu haline bak Zeynep. Her şey benim yüzümden. Elindeki kan benim yüzünden.

Sinirden kıpkırmızı kesilmiş ve damarları belirginleşmişti. Nefesi hızlanmıştı ve tenime değiyordu bu kalp ritmimi zorluyordu. Onu sakinleştirmeliydim. Ellerinin titrediğini fark ettim ve gözleri dolmuştu. Ellerini tuttum. Gözlerimin içine baktı. "Bu yaptığın doğru değil. Senin şuan benden kaçıp uzaklaşıyor olman lazımdı. Arkana bakmadan kaçman lazımdı Zeynep. Sense gelmiş ellerimi tutuyorsun." Ellerini çekmeye çalıştı, bırakmadım daha sıkı tuttum ellerini ve gözlerinin içine bakarak sordum:

-Bu olanların seninle ne ilgisi var Bahadır?

Deli DamarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin