Merhabalar! Medyadaki şarkıya bakmanızı tavsiye ederim. Zeynep'in günlüğünde bahsi geçen şiir Atilla İlhan'ın çok sevdiğim şiiri Emperyal Oteli'dir sevgili dostlar. Muhteşem bir şiir yorumcusu olan İrfan Atasoy'dan dinlemenizi özellikle istiyorum ve buraya da linkini bırakıyorum.
--> http://www.dailymotion.com/video/xhlsx6_irfan-atasoy-emperyal-oteli_creation
İyi okumalar!
Sessiz bir yolculuktan sonra denizin kıyısındaki kayalıkların orada denize karşı durduk. Dalgaların kayalara çarpmasıyla çıkan sesler arabanın içine kadar geliyordu. Gözyaşım sonunda durmuştu. Fakat gökyüzü yavaştan yavaştan benim yerime ağlamaya başlamıştı. Hafif hafif şimşekler çakıyordu. Yağmur benim gözyaşımsa belki de gök gürültüsü Bahadır'ın iç sesiydi?
Buraya niye gelmiştik ki? Çaktırmadan ona bakıyordum ama konuşmuyordu. Acaba benim konuşmamı mı bekliyordu? Tam konuşmaya yeltenmiştim ki bana doğru döndü. Konuşacak herhalde diye ben de hâlâ denize bakarak ve sesimi çıkarmadan konuşmasını bekledim. Biraz gözlerini üzerimde gezdirdi ve konuşmaya başladı.
-Bugün tam yemekteyken bir telefon geldi ve dün gece kavga ettiğim adam bana "Bahadır boynuzlar yakışmış kardeşim. Eğer yengeyi bırakacaksan ben de tadına bakabilirim." dedi.
Sakinleşmek ister gibi başını denize doğru çevirdi. Derin bir soluk aldı ve tekrar bana dönerek devam etti.
-Adımı gavata çıkarmaya niyetim yok benim. Dün o p*ç sırf senin hakkında iğrenç şeyler söyledi diye benden dayak yedi ve bu yüzden şuan tüm ekip seni benim sanıyorlar, yenge bellediler. Kolaydı benim o kızla alakam yok demek. Başta dedim de zaten ama o gün o itlerden seni kurtarırken nasıl ağladığını gördüm. O itlerin kanından bir cıvıkta o şekilde sözler ettikten sonra inkar etmem, aramızda bir şey yok demem senin zararına olucaktı. Dün sahiplenip bugün elin adamıyla yan yana oturup gülüşmene izin veremezdim. Benim bir gururum, onurum var ve buna laf getireceğine kafama tek bir kurşun sık daha iyi. Anlıyor musun?
-Anlıyorum ama beni bundan sorumlu tutamazsın. Haberim dahi olmadan hakkımda hüküm veriyorsun ve sonra beni bundan sorumlu tutuyorsun. Bu ne kadar mantıklı?
-Neyse ne! Bundan sonra biliyorsun işte. Cumartesileri çarşı iznimiz oluyor ama bu değildir ki benim diğer günlerde senden haberim olmaz. Yok dersen ki "Ben istediğimi yaparım o nereden duyacak?" Duyarım ve duyduğum zaman iyi şeyler olmaz. Bugün yaşadıklarını biliyorsun, şaka değildi. Bir daha ki sefere ne kadar yalvarsan da boş, dediklerinin bir önemi olmaz benim için. Bu konuda anlaşılmayan bir yer var mı?
-Ne yani arkadaşlarımla dışarıda takılamayacak mıyım şimdi? Hem sadece ben mi hayatımdan fedakarlık edeceğim?
-Zeynep ben sana dışarı çıkmayacaksın mı dedim? Bana nerede olduğunu haber verdikten sonra kız arkadaşlarınla çık tabi. Diğer meseleye gelirsek... Ben zaten şuan da askerim ve biliyorsun ki asker ocağı, erkek yurdu gibi. Çarşı izinlerinde de dikkatli oluruz. Senin aksine ben kızsız da durabilen biriyim.
-Şu ithamdan vazgeç artık! Ben erkek delisi biri değilim.
-Bunu göreceğiz güzelim. Saat 4'e geliyor. Mevsim sonbahar mağlum hava erken kararıyor. Nereye bırakayım seni?
-Buradan ev yakın sayılır, ben giderim.
-Hava yağmurlu yollar tenha olur. Bırakarım ben.
-Şey...
-Ney?
-Arabadan inerken gören falan olur. Laf, söz yaparlar. Biz buralıyız, tanıdık çok malesef.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Damarı
Fiksi UmumBen hiç böylesini görmemiştim. Vurdun... Kanıma girdin... Kabulümsün. Atilla İlhan Dip Not: Bu hikaye 05.05.2015 tarihinde yayınlanmaya başlamıştır.