Merhaba dostlar! Aramıza yeni okuyucular katılmış. Beni ne kadar mutlu etti anlatamam. Üzücü günler geçirdim, yani geçirdim mi emin değilim ancak yüzümdeki ufak tebessüm de sizin sayenizde oluştu. Bir mesaj, bir vote, bir yorum... Evet küçük şeyler ama bazen dünyalara bedel. Neyse uzatmayacağım bölüm geç geldiği hepinizden özür dilerim. Medyadaki Sezen'i unutmayın lütfen.
İyi okumalar!
****************************
Sevgili Günlük,
Günlerden hayal kırıklığı. Sevgisizlik yine boyumu aşmakta. Gün acı çekme günü, sevgili günlük. Acılarla sarmaş dolaş ağlama, kahrolma, karanlığa gömülme günü. Bugün gözyaşlarıma izin verdim, serbestler. Bu gece bir hayal kırıklığına daha adımı yazıp, imzamı atıyorum. Bugün sessiz yakarışlarımı duyan tek kişiyim. Yok oluşlarıma bir yenisini daha ekliyorum bu gece. Çaresizliğin dibini görüyorum. Işık yok bu yolda.
Bir acı mıknatısı olmalıyım. Belki de acının ta kendisi? Evet evet bütün ayrılıkların, vedaların adını Zeynep koysunlar. Bana da bu yakışır.
Herkesten vurgun yemiş gibiyim. Hayat yine çelmesini takmış karşıma geçip nasıl debelendiğimi izliyor. Ben yoruldum sevgili günlük. Ne Bahadır'a ne de aileme anlatacak mecalim var. Yazıyorum işte. Beni sakinleştirebilecek tek şey de bu değil mi zaten?
Hayal kırıklığıyla dolu içim. Şimdi ne yana dönsem acı veriyor ve güven... Sanırım yitiriyorum bu hissi. Herkese kolayca inanabilen, güvenebilen Zeynep artık bunu kaybediyor. Belki de hissizleşiyorumdur kim bilebilir ki?
Bahadır seni korurum demişti hem de tüm tehlikelerden. Ama yapamadı. Beni tehditlerden bile koruyamayan birisi ne korumasından bahsediyor? Yapamayacak. Beni koruyamayacak. Bunu beceremeyecekse ne diye beni kendisine inandırıyor ki? Kendi başımın çaresine bakmalıyım. Kimseye ihtiyacım yok benim. Evet, evet. Kimsenin beni korumasına falan ihtiyacım yok. Üstelik bu iş iyice saçma bir yere gitmeye başladı. Bir yandan serseriler, diğer yandan Bahadır ve zorbalıkları, Bahadır ve yalanları, Bahadır ve yakışıklılığı, yeşilimsi elaları...Ah delirmemek içten değil! Neyse ben kararımı verdim. Evet, kesin ve net olarak bu iş bugün bitecek!
Vazgeçtim sözlerinden
İçimin koruna ateşler düştü
Yaramdan taze taze kanlar akıyor
Sessiz yakarışlarıma yenisini daha ekliyorum
Bugün içimin ilk ve son dinleyicisi benim.Vazgeçtim gözlerinden
Deliliğimin de haddini aşıyorum
Benden bir bene daha elveda
Bu gece yeşilimsi elalara
Elveda!Gözyaşlarımı silip ses tonuma düzen verdikten sonra telefonumu elime aldım ve rehberde Bahadır'ı bularak aramaya bastım. Çok bekletmeden hemen açıldı.
-Zeynep bir şey mi oldu? İyi misin?
-İyiyim.
-İyi mi? İyiysen neden aradın kızım?
-Ben bu işe son vermek istiyorum.
-Ne işi? Saat kaç senin haberin var mı? Bu saatte ne diyorsun sen ya?
-Bu aramızdaki şey her neyse bunu bitirmek istiyorum.
-Ne?!
-Duydun işte.
-Sen ne dediğinin farkında mısın lan? Çocuk oyuncağı mı bu? Söz vermedin mi sen kızım?
-Bağırma bana!
-Bağırmıyorum ben! Sen soruma cevap ver! Nereden çıktı bu?! Verdiğin söze ne oldu?
-Sana bana bağırma dedim! Üstelik sen de sözünde durmadın Bahadır. Beni koruyamıyorsun ve koruyamayacaksın da. Beceremiyorsun işte. Orada elin kolun bağlı ne yapabileceğini sanıyordun ki? Burada bana istediklerini yapsalar senin ruhun bile duymaz!
-Zeynep...
-Efendim!
-Bir şey mi yaptılar? Ne oldu?
-Artık seni benimle ilgili hiçbir şey ilgilendirmiyor Bahadır. Bitti!
Aramayı sonlandırdıktan sonra bir süre elimde telefon ayakta kalakaldım. Bahadır geri arar diye telefonu kapattım ve odamdaki koltuğa oturarak iç muhakememi yapmaya başladım.
Yaptığım doğru muydu? Bahadır'ın elinde olan bir durum değildi bu sonuçta. Zaten asıl sorun da bu ya! Başıma bir iş gelse elinden gelen hiçbir şey olmayacak. Firar edip beni kurtaramaz ya. Bahadır seni korurum derken ne yapmayı düşünüyordu ki? Evet evet ben en doğrusunu yaptım. Hem bu olay ailem tarafından duyulsa ya da anlaşılsa hoş karşılanmaz hatta baya baya kızarlar... En iyisini yaptın Zeynep. Hem ben kendimi gayette korurum. Yani korurum değil mi? Korurum korurum ama nasıl? Doğru ya! Abimin lise zamanında aldığı ama çok şükür ki hiç kullanmaya fırsatı olmadığı bıçak... Nerede olabilir ki o? En son çalışma masasının çekmecesinde görmüştüm. Bakalım orada mı?
Ayağa kalkıp abimin çekmecesine yöneldim ve açtığımda orada duruyordu. Elime alıp kutusundan çıkardım. Baya ağırdı. Şu tuşa basıp açılan modellerdendi ve çok şık bir görünüşü vardı. Zaten önceden beri silaha ve bıçaklara karşı bir zaafım var neden bilmiyorum. Tuşa bastığım gayet çevik bir şekilde açıldı ve bu benim bir anda ürkmeme sebep oldu. Daha açılışından bile ürküyorum. Kullanmayı da bilmiyorum ama ne kadar zor olabilir ki?
Umutsuz bakışlarım bıçağın üzerindeydi. Sahiden bu bıçak beni koruyabilir miydi? Hiçbir şey yapamam ki ben bununla. Korkağın tekiyim resmen. Yine de ne olur olmaz diyerek okul çantamın en ön gözüne koydum. Ah be Bahadır! Keşke gerçekten beni koruyabilecek güçte olsan da sana koşulsuz, şartsız güvensem.
Bundan sonra ki hayatımda Bahadır diye biri olmayacaktı. Bahadır zaten ne zaman olmuştu ki? Yokluğunu hisseder miyim gerçekten? Bugün aradığım gibi açtı ve hemen iyi olup olmadığımı sordu. Sesi de gerçekten merak ediyormuş gibiydi... Bir süreliğine mecburiyetten sevgili olanlar birbirlerini bu kadar merak ederler mi? Ah be Bahadır, ah be! Senin ne düşündüğünü, ne hissettiğini nasıl anlayacağım ben? Sen ne zor bir adamsın böyle. Seni sevmek neden bu kadar zor? Peki ya ben? Ben ne hissediyorum ona karşı da bunca ikilemler peşimi bırakmıyor. Karşımdaki aynaya doğru kaldırdım kafamı. Karşımda gördüğüm kızın gözleri ağlamaktan kızarmıştı, korkuyordu, tedirgindi ve korunmaya, sevgiye muhtaçtı. Karşımdaki kıza doğru sessizce fısıldadı kelimelerim. "Sen gerçekten ne hissediyorsun Zeynep?"
![](https://img.wattpad.com/cover/24313922-288-k168582.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deli Damarı
General FictionBen hiç böylesini görmemiştim. Vurdun... Kanıma girdin... Kabulümsün. Atilla İlhan Dip Not: Bu hikaye 05.05.2015 tarihinde yayınlanmaya başlamıştır.