YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN
Başımdaki ağrıyla yavaşça gözlerimi araladım. Yakıcı öğle güneşinin gözlerimi acıtmasını beklerken, beklentimi karşılamadı. Christopher boyu yerden tavana kadar uzanan otel penceresinin güneşliklerini pencerenin yarısına kadar indirmişti. Onun yaptığını biliyordum çünkü ben varken odaya kimsenin -çalışan dahi olsa- girmesine izin vermeyeceğini biliyorum.
Geniş yatakta yavaşça soluma döndüğümde Christopher'ı yanımda bulamayı beklerken bir beklentim daha karşılanmamıştı.
Ağlamaktan şişmiş gözlerimi ovuşturduğum sırada Christopher'ın sesini duydum.
"Her zaman içtiğin gibi 3/4'ü kahve ve su karışı, 1/4'ü sütlü kahven."
Yatağın sol yanına sağ dizini dayayıp orada derin bir çukur oluştururken ellerinde tuttuğu iki kahve kupasından birini bana uzattı. Aynı zamanda saçlarımın arasına bir öpücük kondurmayı ihmal etmemişti.
Christopher'a bakmadan elinden büyük kahve kupasını aldım. Tam benim sevdiğim kıvamda yapmıştı.
Kendi kahvesini kendi tarafındaki komodine bırakırken işaret parmağının yanını çenemin altına dayaydı ve kendisine bakmaya zorladı. Hemen kafamı diğer tarafa çevirdim. Bu hareketime karşılık çatallaşmış sesiyle konuştu.
"Özür dilerim, sabah maskemi takmamamdan rahatsız olmadığını düşünüyordum." Yerinde hareketlendi. "Hemen takıp geliyorum."
Söylediği şeyle anında kafamı ona çevirip sağ koluna yapıştım.
"Hayır, Christopher. Yanlış anladın beni."
Ne diyeceğimi bilemez halde aceleyle konuşmuştum. Düşüncesizce davranmıştım. O, bu konuda bu kadar hassasken benim yaptığım...
"O zaman neden bakışlarını benden kaçırıyorsun?"
Gözü tepkilerime odaklanmış halde beni izliyordu.
"Ben berbat göründüğüme eminim." Dedim, isyan içinde. "Gece boyu ağladım ve makyajımı temizlemeden uyudum. Yüzüm gözüm şiş ve her yerime rimel dağılmış haldeyim. Beni bu kadar çirkin görmeni istemedim sadece."
Dün yaşadığım hain arkadaşlar krizinden sonra Christopher beni odamıza çıkarmıştı ve yatağımızın üstünde, Christopher'ın geniş ve rahat kucağında uykuya dalana kadar ağlamıştım. Bana ağlama, kendini boşuna üzüyorsun tarzı hiçbir cümle kurmamıştı. Üzüntümü özgürce yaşamama izin vermişti. Hatta üzüntümü beraber yaşamıştık. Ki geçtim birinin oturup benimle üzülmesini üzüldüğüm konular için her zaman eleştirilirdim. Bu kişilerin arasında annem bile vardı. Ve ben sadece on iki yaşında ergenliğe yeni giren bir kız çocuğuyken bile...
Bu sefer çenemi kavradı tamamen kendisine bakmamı sağladı.
"Güzelsin, Rosella. Dehşet güzelsin. Hatta inanmıyorsan," kucağımdaki -kahve kupasını tutmayan- elimi nazikçe tuttu ve eşofmanının üzerinden penisini kavramamı sağladı. Çok sert ve sıcaktı. "Beni nasıl sertleştirdiğine bak."
Yutkundum.
Gözü dudaklarıma kaydı ama sadece bakmakla yetindi. Beni öpmek için herhangi bir hamlede bulunmadı.
Bir cesaretle konuştum.
"Beni öpmek istiyor gibi bakıyorsun ama öpmüyorsun?" Sağ kaşım havalandı.
"İstiyorum çünkü." Gözü bir saniyeliğine bile gözlerime değmedi. Hala dudaklarımdaydı. "Ama seni öpersem kendimi durduramam." Koyu kahve gözü güneş ışığı vurmasına rağmen daha da koyulaşmıştı. Beni böylesine arzulaması bana kadın olduğumu hissettiyordu. Başkası beni arzulasaydı aynı şekilde düşünüceğimi hiç sanmıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Çirkin (+18)
Romance''Onunla seks yapacağım. Bu ne anlama geliyor biliyor musun? Sonunda düzgün seks sahneleri yazabileceğim! Hem de tüm detaylarıyla!'' Telefonda konuşurken oradan oraya zıplıyordum. Heyecanla etrafımda dönerken onu odanın kapısına yaslanmış, kollarını...