"Adın ne bu arada" dedi tuvaletin koridorundan çıkarken. "Ben jungwoo ama woo diyorlar, senin adın ne?"
"Kim"
"Hadi ama, bu okulda kaç tane Kim var biliyor musun? Soy adını değil, adını söyle"
"Kim Doyoung-" diyecekti ki koridordan döndükleri gibi herkes onlara bakıyordu, jungwoo pek rahatsız değildi ama doyoung'un tedirgin olduğu her halinden belliydi. Üstelik fotoğrafını çekmeye çalışanlar bile vardı.
Jungwoo, doyoung'a döndü. "İyi misin?"
Doyoung'un nefes alışı hızlanmaya başladığında geldikleri koridora baktı ve kolundan tutup koridorda yürümeye başladı hızlı adımlarla. Tuvalete vardıklarında elini tuttuğu çocuğu duvara yasladı, hızla nefes alan çocuk woo'da büyük panik yaratmıştı.
"Ben iyiyim git sen" dedi nefes nefese. "Sen buraya geldiğindde mi böyle oldu? İyi değilsin şu an, çok hızlı nefes alıyorsun" dedi endişeli gözlerle. Doyoung cevap vermedi. "Seni burada panik atak mı veya anksiyete mi her neyle yalnız bırakamam" dedi jungwoo.
"Daha beni tanımıyorsun bile"
"Evet tanımıyor olabilir ama ben seni bırakayım ve sende kriz geçir öyle izleyelim mi istersin?"
Lavaboya kafasını eğdi ve yüzünü yıkadı, "Bir fikrim var!" dedi jungwoo.
"Arkadaki yangın merdivenini kullanmaya ne dersin"
Doyoung kafa salladı, "ama bak cidden benimle uğraşmak zorunda değilsin, halledebilirim"
Doyoung'a yüzünü silsin diye peçete uzattı, "hadi gel, götüreyim seni"
Doyoung kafasıyla onayladı, pek konuşmakla ve cevap vermekle arası yok gibiydi.
Woo biraz zorlayıp yangın merdiveninin kapısını açtı, burada kimsecikler yoktu. Merdivenden woo rahat rahat inerken doyoung aşağı bakıp bakıp tir tir titreyen bacaklarıyla woo'yu takip etmeye çalışıyordu.
Woo arkasına baktı ve iç çekti. "Tut kolumu"
Doyoung tutuna tutuna zor da olsa inmeyi başarmıştı. Koridordan içeri girdiklerinde doyoung kolunu bıraktı. "Kusura bakma, sadece okulu gezdirmeni isteyecektim. İş uzadı, sağol" dedi sınıfına girerken.
Woo'nun yüzünde güller açıyordu sınıfa girdiğinde. Johnny, woo'ya yandan bir bakış attı. "Hayırlı olsun"
"John sende başlama şimdi bi dur"
"Valla bende okula yeni gelen dedikodu kaynağı yakışıklı çocukla tutuna tutuna yangın merdivenlerinden insem bende yüzüm gülerek gelirim"
"Nerden duydun bunu?"
"Müdürün odasındayken kaynak kitapları alacakken gözüm yangın merdivenini çeken kamera kayıtlarına ilişti, merak etme başkası görmedi. Müdür bile masasında değildi"
"Yükseklik korkusu varmış ve koridor çok kalabalık diye öyle indik, abartmaya gerek yok"
"İNDİK Mİ? artık kendinizi 'biz' diye saymanız bile çok gururlandırdı, ay çocuklarım büyümüşte biz diyomuş"
"John kapa çeneni, aramızda bir şey olduğu yok, daha onu göreli 1 saat olmadı bile."
"Minnie duymasın" dedi john, "Neyi?"
"Doyoung denen çocukla bu kadar samimi olduğunu görse üzülürdü, nasılsa senden hoşlanıyor"
"Sözlerine dikkat et! Benden hoşlandığı falan yok"
"Tamam tamam sakin ol, öyle diyosan öyledir tamam." diyerek konuyu kapattı. Woo kantinin yakınlarında göz gezdirirken, doyoung'un kafesinden çoktan çıkmış halde olduğunu üstelik bir kızla konuştuğunu gördüğünde garip hissetmişti. Sanki onun o teşekküre meyilli hali herkese aynıydı, woo o an öyle hissetmişti.
Doyoung'un gülerek kızın yanından uzaklaştığı zaman woo önüne döndü ve kafasını eğdi. "Yine ne oldu woo" diyerek iç çekti john. Kafasını kaldırdı, birden bıraktığı büyük nefesiyle john kaşlarını çatmıştı. "Ne oluyor jungwoo söyle"
"Bir şey olduğu yok john, aklıma bir şey geldi sadece"
"Woo bak, benle her ne kadar şakalaşsan ve her zaman gülsende hep iyi gözüktüğünü sansanda ben anlıyorum, şu an ne olduğunu sorgulamayacağım ama yinede söyleyeyim. Bir şey olduğunda seninle dalga geçerim veya garipserim diye düşünüp söylememezlik yapma, arkadaşınım ben senin."
"Sağol john, bir daha söylememezlik yapmam." dedi gülümsemeye çalışırken. John gözüyle woo'ya arkasını işaret etti. Woo kafasını çevirdiğinde doyoung tam arkasında duruyordu.
"Ekonomi sınıfı nerede? Rica etsem söyler misin?" dedi doyoung kibarca.
Woo hala yüzü asık duruyordu. "Girdiğimiz tuvaletin çaprazında." dedi soğukça, dediği gibi önüne döndü. John kaşlarını yeniden çattı. Ayağa kalktı, "woo biraz yorgun, bulamam diyorsan götüreyim" dedi john.
Woo hemen ayağa kalktı, "Hayır ben götürürüm" dedi doyoung'un önünde durup. John kalktığı gibi oturdu ve tebessüm etti. "Ne kadar kızsada kıyamıyor." dedi içinden.
------
mrb selam
ben yine sacma sacma seyler yazdıgım döneme gırdım
cok kaos falan yazmak istemiyorum zaten
hayat cok kaos yasatıyo bana o yuzden sade şeylerle kafamı dağıtıcam
iyi okumalar, vote atmayı unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
letter to ur future self - dowoo, johnten
Teen Fictionyazilim okuyan cocuk ile mimarciligin birlesimi aslinda pek de cok uzaklarda degilmis sanirim, herkesin dedikodusu olan mimarci, yazilimcinin apartmanına taşınınca asıl isler basladi. cok utanc veya cok cesaret, acil acilabilirsen. doyoung x jungw...