#17#

28 2 0
                                    

1 haftayı devirmişlerdi, hastaneden taburcu olma vakitleride gelmişti bugün itibariyle. Ten hala izleri geçmemesine rağmen artık yaraların acılarını hissetmiyordu. "Bunlar geçer mi john?" dedi ten tişörtünü kaldırıp yara izlerini göstererek. "Geçer sanırım, geçmeseydi doltor belirtirdi illa" dedi bir taraftan ten'in çantasını toparlarken.

Bu 1 hafta içinde john her boş vaktinde ten'in yanındaydı, ten artık teşekkür bile edemiyordu çünkü her teşekkür etmeye başladığında john sözünü kesip lafa devam etmemesi gerektiğini söylüyordu. Hemşire içeri girdi, "Eğer hazırsanız çıkabilirsiniz." dedi güler yüzüyle. Ten önden çıktı. John ise hemşireye teşekkür etti. "Her şey için sağolun, iyi günler" . Hemşire her zamanki güler yüzüyle karşıladı ve odanın kapısını kapattı.

"Şu çapraz odada her gün somurtan ve söylenen yaşlı nineyi artık göremeyeceksin ten, ne düşünüyorsun?"

"Somurtuyor deme kadına ayıp, yaşlı başlı kadın. Üstelik çokta tatlıydı göremeyeceğim için üzülüyorum"

"Üzülüyor musun? Eğer görmeye ihtiyacın varsa anneannemi evine koyabiliriz, söylenir söylenir durur."

"Yaşlılar hakkında çok acımasızsın john" dedi ve güldü. Omzuna vurmuştu. "Peki şu her gün olay çıkartan bipolar kadından da ister misin? Onun içinde üvey halamı yollayabiliriz"

"John, ailen hakkında düzgün konuşur musun?"

"Boşver ten, ayrı telden ve ayrı kafadan insanların bir soy ağacına sıkıştırılmasıyla oluşturulmuş bir liste bence, aralarında da en normal sayılabilen benimdir sanırım."

"Bu arada üvey halan cidden bipolar mıydı?"

"Evet, hemde feci bir şekilde. Pek üzüldüğüm söylenemezdi ama baya akıl hastanesine yatırıldığı olmuştu. Krizler geçiriyor eşine zarar veriyordu sonra kapattılar kadını iki gramlık hastane odasına daha da kafayı sıyırdı. Şu an moskova'da ailesinin yanında deli deli yaşıyor. Rus asıllıydı."

"Üvey halan derken?"

"Dedemin ikinci evliliğini yaptığı kadının kızı işte, sayesinde rusça kendimi tanıtabiliyordum hatta tam geliştiriyordum ki yine delirdi hepten taşındılar. Dualingo'da iş görmeyince bıraktım"

"Bunları çok normalmiş gibi anlatıyorsun ve özeniyorum. Üvey halam bipolar olsaydı onun için çok üzülürdüm, acırdım baya. Sen kadın delirdi diyorsun john"

"Napayım başka? Pek haşır neşir değildim de zaten. Harbici delirdi gitti işte, yok ben öyle üzülemezdim."

"Ayı ya" dedi ten. John üstüne alınmadan koridorda yürümeye devam etti. Çıkış kapısına vardıklarında john arkadaşının yardımıyla arabasını kapının önünden alabilmişti. Ten'i koltuğa oturtturdu. Kendi de direksiyon başına geçti.

"John, biliyor musun? Rüyamda seninle birlikte Kanada'ya gidiyorduk. Sen bize ufak odalı bahçeli bir ev kiralamıştın, kedilerimiz vardı. Kar kapıyı sıkıştırmasın diye kürekle kazıyordun, bende senin kızarmış sosislerini tabağına diziyordum."

"Böyle rüyalar görmeyeli çok oluyor ten, ne demeli. Belki bir gün gerçekten de orada oluruz."

"Sen orda da yaşlılarla dalga geçersin şimdi" dedi ten. "İyiki bi kadına bipolar dedik birine de somurtkan dedik."

"Sende somurtuyorsun ona bakılırsa"

"Ne zaman somurtmuşum?" dedi john. "Yemekhanede yemek çıkmasını beklerken fakültede hep somurtkansın ve kimseyle muhatap olmuyorsun."

"Sen de yemekhanede yemek beklerken beni gözetliyorsun sanırım. Suçüstü yakalandın."

"Bir kaç kere dikkat etmiştim sadece, abartma"

Gülerek yolculukları sürmüştü. Ten eve dönmenin verdiği rahatlıkla arabada ufak bir şekerlemeye dalmış, john ise benzinlikten ton balıklı sandviçini almış arabanın başında yiyiyordu.

"Kim bilir bir gün kanada'ya da açılırız dimi?" dedi kendi kendine.

 letter to ur future self - dowoo, johntenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin