John uykuya dalan ten'i uyandırmamaya çalışarak kucağına aldı, john, ten'in evini biliyordu. Ten her şeyi unuttuğundan yaklaşık evinin adresini john'a 3-4 defa vermişti. Evin kapısı şifreliydi, john ten'i uyandırmak zorunda kalmıştı. "Ten, uyan geldik, kapının şifresi ne?"
Ten parmaklarıyla gösterdi. "9, 7, 5, 0"
John kapıyı açtı ve kucağındaki Ten'i yatağa usulca bıraktı, sonra tuvalete girdi. Biraz oyalanmıştı tuvalette, çıktığında da mutfağa su içmeye gitti.
Bir ses geliyordu, nefes nefese kalmış birinin sesi gibiydi, john başlarda umursamamıştı fakat ses yükselmeye devam ediyordu. John tedirgin olmuştu, biraz etrafa bakındı. Sonra aklına ten gelmişti. "Tanrım! Umarın düşündüğüm şey değildir" dedi ten'in yattığı odaya koşarken.
Ten nefes almaya çalışıyordu, bir taraftan soluksuz ağlıyor kendini paralıyordu. John hemen yanına atladı. "Ten! Ten uyan!" dedi fakat pek işe yaramamıştı. Ne yapacağını da bilmiyordu. Ten'i uyandırmaya çalıştı. En sonunda ten gözlerini açmıştı. John kısa süreli bir 'oh' çekti. "Ten, bana bak!"
Ten gözlerini açtığı gibi karşısındaki john'a sıkıca sarıldı. "J-john, gittin- gittin sandım, bı-bıraktın sandım" dedi deli gibi ağlarken. "Ten ben gitmeyeceğim, hep burada olacağım, sana bunun sözünü kaç defa verdim ten" dedi tekrardan sıkıca kolları alırken küçüğünü.
"K-kabus gördüm, gitmiştin john"
John iç çekti. "Yalnız kalmandan korkuyorum ten,"
"Ne demek istiyorsun?"
"Senin başında olamayacağım zamanlardan bahsediyorum, işte o zamanlar korkutacak hep beni"
"Yalnız kalabilirim, bunca zamandır nasıl yaşadığımı zannediyorsun?"
"Doyoung demedi mi sanıyordun ten? Her gece gördüğün kabuslarıda biliyordum travmalarınıda, doyoung'un "ten'in senin gibi birine ihtiyacı var" dediğini de unutmadım asla. O yüzden ilk günden beri yanındaydım, çünkü doyoung senin problemlerin için sana vakit ayırmakta çok zorlanıyordu ve bunun içinde çok üzgündü hala daha üzgün fakat bak ben yanındayım. Düzelecek"
Ten'in gözünden bir yaş kaydı.
"O zaman neden tayland'dan taşındığımı da biliyorsundur" dedi ten bir taraftan john küçüğünün göz yaşlarını silerken.
"Tabii ki biliyordum, ailenle konuşmadığını da biliyorum. Ambulansta 'korede değiller' diyip kestirip attığına da inanmıyordum çünkü biliyordum ten."
"Yalan söylediğime kızmadın mı?"
"Bazen bizi üzen şeylerden bahsetmemek için söylediğimiz kaçamak yalanlar karşımızdakileri kızdırmayabilir. Ve buna asla kızmadım zaten, sana o günleride hatırlatmak istemedim de. Güvende hissedebilirsin" dedi kollarını iki yana açtığında.
"Sen bana hep iyilik yapıyorsun ama ben sana iyilik yapacak fırsatı bulamıyorum john, çok bencil görünüyorum ama ben cidden bencil bir insan değilim, lütfen kızma"
"Ten kimse sana böyle bir suçlama yapmayacak, ben sen bana iyilik yap diye seni korumuyorum hiçbir zaman. Ben karşılık beklemeden iyiliğini düşünüyorum, sana asla kızamam ten, asla"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
letter to ur future self - dowoo, johnten
Fiksi Remajayazilim okuyan cocuk ile mimarciligin birlesimi aslinda pek de cok uzaklarda degilmis sanirim, herkesin dedikodusu olan mimarci, yazilimcinin apartmanına taşınınca asıl isler basladi. cok utanc veya cok cesaret, acil acilabilirsen. doyoung x jungw...