Ders bitmişti ve hala tuvalettelerdi. Woo biraz olsun doyoung'a destek olabilmişti. "Hadi çıkalım buradan, gel." dedi woo.
"Ders bittiğine göre birlikte dönebilirsiniz" dedi tuvaletin kapısının önünde kaşları çatık duran minnie. Doyoung bir adım geri çekildi. Woo söze girdi. "Şarj aletimi alırken tuvalete girdim ve biraz sohbet ettik, seni ilgilendirmez minnie."
Minnie sertçe yanlarından ayrıldı. "Hep böyle mi?" dedi doyoung, minnie'yi kastederek. "Son bir kaç aydır bende anlayamıyorum inan onu."
Bahçeden eşyalarını aldılar ve fakülteden çıkıp metro durağına ilerlediler.
Doyoung hala garip görünüyordu. Woo, dikkatini dağıtmak için kurabiyelerinden bahsetti. "John yaptığım yılbaşı kurabiyelerinden sana verdi mi? Yazılımdaki herkes kurabiyelerime bayılır"
Doyoung'un parlayan gözleri yerine gelmişti. "Hayır, kurabiyelerinden haberim yoktu. Yarın banada getirir misin?"
"İstersen bu akşam sen bana uğra, yarına kadar eski tadı kalmaz"
"Eğer müsaitsen neden olmasın!" dedi doyoung metro geldiğinde. Bindiklerinde woo önlere doğru ilerlemişti. 2. vagon 7. koltuk bu sefer de boştu, hemen oturdular. Doyoung kulaklığını çıkardı ve tekini woo'nun kulağına taktı. Woo, doyoung ona kulaklık için yaklaştığında garip hissetmişti. Ama kötü anlamda değildi bu his. Beğenmişti.
Doyoung listelerini karıştırarak bir müzik bulmuştu. Sanırım fransızcaydı, woo beğenmişti. "Sevdin mi?" dedi doyoung. Woo kafa salladı. "Bu arada sana isminle hitap etmem çok mu resmî geliyor?" dedi doyoung. "İlk başta garipti ama sana özel jungwoo olarak kaldı, küçüklüğümden beri woo'ydu adım hep."
Doyoung'da, woo'nun bu dediği ucundan kelebek etkisi yaratmıştı, 'Sana Özel', 'Sana Özel Jungwoo'
Bir kaç tane daha şarkı dinlediklerinde eve ulaşmışlardı. Metrodan indiler ve karşıya geçeceklerdi. Woo bu konularda biraz dikkatsizdi. Tam geçecekken bir araba geliyordu. "Jungwoo!" dedi doyoung. Tam araba gelirken doyoung son anda woo'nun kolundan tutup kendine çekti.
Doyoung korkudan o kadar sert çekmişti ki ikiside üst üste yere kapaklanmışlardı. Woo, yerde yatan doyoung'un üstünde duruyordu. "İyi misin?!" dedi telaşla kafasını tutarak. Kafasını çarpıp çarpmadığını anlamamıştı. "Benim bir şeyim yok sen iyi misin asıl?" dedi doyoung arasında bir karış bile kalmayan çocuğa.
"Özür dilerim!" dedi telaşla kaşlarını kaldıran woo. Doyoung toparlanmıştı, woo hemen üstünden kalktı. "Lütfen dikkat et, az kala gidiyordun." dedi doyoung iki eliyle woo'nun çenesini kavradığında. Woo istemsizce titremeye başlamıştı, hoşlandığı lise aşkı onu yanaklarından tutuyordu.
"Ö-özür dilerim"
İkiside toparlandıktan sonra doyoung sağsalim woo'yu karşıya geçirmişti. Tam apartmana girdiklerinde doyoung eline baktı. Elini sürtmüştü düştüğünde. Woo kendini suçlamıştı. "Doyoung, ben cidden özür dileri-"
"Jungwoo, hadi ama olay bitti, sadece sıyrık. Hem seni çekip düşmeseydim belkide sen gidicektin, önemli değil yani elimdeki yara"
Woo başıyla onayladı daireye çıktıkları zaman, anahtarı taktı ve doyoung'u içeri davet etti. Doyoung içeri girdiğinde bakakalmıştı, her yer yılbaşı süsleriyle doluydu, bu onu sanki aile evinde hissettirmişti. Doyoung ailesinden uzaktayken kutlamanın bir anlamı olmadığını düşünüp kutlamıyordu, bir kaç yıldır yalnız giriyordu yılbaşına. Süssüz ve sap.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
letter to ur future self - dowoo, johnten
Fiksi Remajayazilim okuyan cocuk ile mimarciligin birlesimi aslinda pek de cok uzaklarda degilmis sanirim, herkesin dedikodusu olan mimarci, yazilimcinin apartmanına taşınınca asıl isler basladi. cok utanc veya cok cesaret, acil acilabilirsen. doyoung x jungw...