"Mimarlığın çalışma zorluğunu az çok biliyorum, yazılım gibi. Nasıl zaman bulabilmiştin o kıza?"
"Aslında her saniyemizi beraber geçirirdik, sonra aldatıldığımı öğrendim, hemde eski en yakın arkadaşımla. Sonrasında da birileriyle ilgilenmeyi bıraktım, artık kimseyle olamayacağım gibi hissediyorum, kötü yani"
"Lisede ve üniversitenin ilk yılında çok aldatıldım bilirim acısını, hatta bir kere beni aldatan çocuk okulu basmıştı olay olmuştu, duymadığına şaşırdım. Aptal aptal bağırınıp vurup kırmıştı, güvenlik gelmese yangın tüpünü falan zorlamaya kalkışacaktı."
"Çocuk mu? Kızlardan hoşlanmıyor musun?"
"Tüm okul biliyor bunu, kızlardan hoşlanmıyorum. Bir kızla çıkmayı denemiştim ama olmadı, sonra anladım"
Ten'in bunu sorması garipti aslında, hemde john'un kucağında uyuyorken sorması. "Uyuyalım mı?" dedi ten. John yastığını biraz daha aşağı indirdi. Ten'in canını acıtmadan biraz daha kıvrıldı john. Sağ elini koyacak yer bulamayınca ten'in boynundan geçirdi john. Ten'in tüyleri diken diken olmuştu ama belli etmedi. Sadece gözlerini kısık açıp john'a baktı.
Sonra biraz ileri gidip onu öptü. John tepki vermemişti, tabii sadece yüzü tepki vermemişti, içinde bütün duyguları hissediyordu. İkiside tek söz etmeden gözlerini kapattı. Tabii yine arada açıp birbirlerine bakıyorlardı ama öylece uyudular. İkisi içinde garip bir gece olmuştu.
•••
Odaya pencereden ışık vurmaya başlamıştı, güneş doğmuştu. John, hemşireden ten'in kahvaltısını aldı ve onun yatağının masasını hazırladı. Ten'de yeni yeni kalkmaya başlamıştı. John oturur konuma gelmesi için yardım etti. "Doyoung aradı, senin doktor raporunu universite revirindeki doktora vermiş, o gerekli şeyleri yapacakmış."
"Sen ne yapacaksın? Gidiyor musun yani?"
"Yarın dönücem fakat her çıkışta gelicem asla merak etme." dedi john ten'in yumurtasını kırarken. Yüzü düşmüştü ten'in. "Üzülme bak, zaten ben burda yokken dinlenirsin, geldiğimde de geceye kadar dururum yanında"
"Peki," dedi yemeğini yemeye başladığında. "Kolun nasıl olmuş?"
"Düne göre daha iyi, acısı inmiş ama hala yara içindeyim, hiç güzel hissettirmiyor bu durum"
John bir cesaret ten'in elini tuttu. "Emin ol buradan çıkmana az kaldı"
Bir süre sonra elini bıraktı ve hemşire içeri girdi. "Pansuman zamanı" diyerek içeri adımını attı samimi hemşire. John oturduğu yataktan kalktı ve odanın içindeki küçük deri koltuğa oturdu. Hemşire çantadan bir takım kremler çıkartmıştı. Eldivenli ellerine kremi dağıttıktan sonra yanına gelen doktorun yardımıyla ten'in yaralarına sürmüştü.
Her krem tenine değdiğinde canı acıyordu ve yüzünden de belli oluyordu. John oturduğu koltuktan ağzını oynatarak dayanması gerektiğini söylüyordu. Sürdüğü şey yakıyordu ve yaraların çoğu daha kabuk bile bağlamamıştı.
Bir süre sonra hemşire halletti ve odadan çıktı. İkiside dün gece hakkında konuşmak istemiyordu ama ikiside onu düşünüyordu, John, ten'in yanına geçti. "Çok mu yakıyor canını?"
Ten bir süre yara içindeki vücuduna baktı. Dizlerini kendine çekti ve kafasını içine gömdü. John daha da yanına yaklaştı. "İyi misin?"
"Değilim john, gecenin bi vakti sürdüğüm bisiklet yüzünden yara bere içinde hastane odalarında oturuyorum, sana da yük oluyor gibi hissediyorum."
"Ten bilmiyorum bunu kaç defa daha tekrarlayacağım ama ben istediğin her şeyi sen anlayana kadar tekrarlarım da fakat seni yük veya zorunluluk olarak değil, yakın bir arkadaşım olarak görüyorum. Ortadan kaybolduğunda da gelirdim yanına ama benim korkaklığım işte, zaten seninle bir araya gelmek için can atıyordum ten, bırak da yardım edeyim"
------
mrb slm helo
bir süre johnten gidicem ben zaten dowoo bitmek uzere
ve johnten ile ilgili daha cok konum var kafamda
vote atmayı unutmayın!🦹🏻🫀
![](https://img.wattpad.com/cover/328275650-288-k231037.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
letter to ur future self - dowoo, johnten
Ficção Adolescenteyazilim okuyan cocuk ile mimarciligin birlesimi aslinda pek de cok uzaklarda degilmis sanirim, herkesin dedikodusu olan mimarci, yazilimcinin apartmanına taşınınca asıl isler basladi. cok utanc veya cok cesaret, acil acilabilirsen. doyoung x jungw...