#11#

30 4 0
                                    

Okul çıkışı jungwoo ve doyoung plan yapmışlardı. Doyoung onu gece birlikte kalmak için eve davet etmişti. İkiside hala biraz biraz utanıyor gibiydi.

Apartmana girdiler ve doyoung kapıyı açtı. Jungwoo hemen öne atılıp kedisini sevmeye başladı. "Kedicik özlemiş mi bakalım beni?". Kedi iyice jungwoo'yu benimsemiş, sürünmeye başlamıştı. Arkasından doyoung'da içeri girmişti. "İçerisi soğumuş sana kazak getireyim" dedi doyoung içerisi ısınana kadar.

Kafa sallayarak onayladı woo. Doyoung siyah beyaz çizgili bol kazağını getirmişti. Yerde oturmuş kediyle oynayan jungwoo'nun sırtına yaslandı. Yere oturup arkasında bağdaş kurdu ve kazağı giydirdi erkek arkadaşına.

Jungwoo, doyoung'a doğru döndü. Bağdaş kuran sevgilisinin koynuna sokuldu. Kollarıyla sırtlarından sardılar birbirlerini. Kedide aralarına sıvışmıştı. Doyoung, woo'nun sarı saçlarını okşadı. Ve kafasına ufak bir öpücük kondurdu. Jungwoo kafasını kaldırdı. Karşılığını vermek için o da dudağını öptü.

Aradan bir süre sonra yerden kalktılar ve salona girdiler. Doyoung şömineyi yaktı ve siyah deri koltuğa attı kendini. Woo'da arkasından koştu ve kendini doyoung'un üstüne attı. Birbirlerini gıdıklıyorlardı. Doyoung kahkaha atmaktan nefessiz kalmıştı. Jungwoo, nefes alsın diye bir süre bekledi.

Doyoung nefessiz kalmamıştı aslında, jungwoo'yu kandırmıştı sadece. Jungwoo'nun durmasını fırsat eyleyip onu gıdıklamaya başlamıştı. Elini kazağın altından geçirdiğinde jungwoo kalakalmıştı. Tüyleri diken diken olmuştu.

Doyoung hemen çekti ellerini. "Ö-özür dilerim ben"

"Hayır, hayır" dedi ellerini geri beline koyması için bastırdığında. Doyoung mahçup hissediyordu. Jungwoo kollarından destek almayı bıraktı ve kendini doyoung'a bıraktı. "ilk tanıştığımızdan beri olan arkadaşlığımız şu an ki olanlara karşılık hiç de garip gelmiyor, önceki hayatında sevgili miydik acaba" diyerek düşündü woo.

Doyoung cevap vermedi. Kafasını jungwoo'nun boynuna gömdü. "Sana göstermem gerekn bir şey var" dedi doyoung kitaplığında sipsiyah bir defter çıkardığında. Jungwoo kaşlarını çatmıştı. "Bu nedir?"

Doyoung cevap vermeden defteri jungwoo'ya uzattı. Jungwoo merakla defteri açtığında daha ilk sayfasından itibaren jungwoo'nun portreleri ve onunla ilgili yazılar vardı. Woo bir kaç saniye duraksamıştı. "Sadece odanda ki resimler yok muydu?"

"Lisede bu deftere seninle ilgili her şeyi yapmıştım" dedi doyoung eskileri düşünüyormuşcasına sırıtarak. Bir sayfa daha çevirdiğinde defterin içinden sakız paketi çıkmıştı. "Bu sakızı bana midem bulandığında vermiştin, sakız şu an hangi çöplüktedir bilmem ama paketi burada"

Defterde jungwoo'nun doyoung'a verdiği en ufak şeyler bile duruyordu.

Yaklaşık 1 saat boyunca defteri incelemişlerdi, portreleri, verdiği kağıtlar, fişler, sakızlar. Fakat lisedeki portrelerini beğenmiyordu, ona kilolu geliyordu. Aslında düşündüğünüz kadar kilolu değildi ama jungwoo lisede uzun süre boyunca yeme bozukluğuyla uğraşmıştı.

"Bu resimlerde çok kiloluyum, bunları görmek istemezsin" dedi woo yüzü düştüğünde. Doyoung hemen düşen yüzünü elleriyle çenesinden tutarak kaldırdı. "Delirmiş olmalısın! Ben sana bu halinle aşık oldum jungwoo. Kendini kilolu görüp o resimleri beğenmemen bana değil kendine zarar, sakın böyle düşünme"

Doyoung'un telefonu çaldı, yabancı bir numaraydı. "Alo?"

"Doyoung ben johnny, hızlı olun. Arkadaşın Ten evimin önünde bisiklet sürerken arabaya çarptı! Jungwoo evimi biliyor, lütfen hızlı olun!" dedi sesi korku dolu gelirken.

"Jungwoo kalk, Ten'e araba çarpmış, johnny'nin evinin önündeymiş herkes. Hızlı ol!"

Hemen telefon ve anahtarları alıp kendilerini dışarı attılar.

 letter to ur future self - dowoo, johntenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin