Hemşire odadan çıktı, elinde steril kıyafetlerle yanlarına ilerledi, "Kim de karar verdiniz?" dedi hemşire. "Ben gideceğim" diyerek bir adım öne attı kendini john. Hemşirenin verdiği önlüğü üstüne geçirdi ve bonesini taktı. Arkasını dönüp son bir kez el sallayıp içeri girdi. Ten gözleri yarı açık yatıyordu. Vücudunun çoğu yerine bazı makineler bağlıydı. Usulca yanına yaklaştı. "Ten?"
"Johnny!" diyerek sıçradı, biraz olsun gülümseyebiliyordu. "Dikkat et, makinelere bağlısın"
John yanına oturdu ten'in. Ten hemen boynuna atlamıştı, john bir kaç saniye duraklasada sonrasında o da kollarımı sarmıştı. "Canın acıyacak, biraz uzanman lazım". Ten geri çekildi, "Nasıl hissediyorsun ten?"
"Canım çok acıyor, özellikle kolum" dedi yara içindeki kolunu gösterirken. "Uykum var ama uyuyamıyorum, hastane çok yabancı geliyor uyumak için, keşke annemde gelebilseydi ama son bir kaç yıldır hiç kore'ye gelemiyor. Siz geldiğiniz için teşekkür ederim"
"Uyumak mı istiyorsun?" dedi , ten kafa salladı. John canını acıtmadan yanına uzandı. Eliyle yatması için gel işareti yaptığında ten hemen kafasını john'un göğsüne dayadı. Küçüğünün saçlarını okşadı. Ten'in uyku ve yorgunluktan gözleri kapanırken john ışığı kumandadan kapatıp gece lambasını açtı.
Ten kafasını kaldırdı, "Zaman sınırın yok mu?"
"Sorun yok, jungwoo ve doyoung döneceklermiş, hemşirede kalabileceğimi söyledi"
Ten kafasını geri koydu. John elini ten'in sırtına attığında sırtının açık olduğunu farketti, "Üşüteceksin, sırtın açık". John hemen yorganı çeke çeke ten'in boynuna kadar getirdi.
"Johnny, bana böyle davranmak zorunda değilsin, zaten hemşireler yardım edebilir, senin işin vardır. İstemiyorsan gidebilirsin"
"Ten.. Hayır, seni ben buldum, görmeyedebilirdim. Bunu isteyerek yapıyorum."
"Teşekkür ederim ama yara bere içindeyim, yanımda durman sana da iyi gelmezki"
"Ten bak böyle deme, sana yardım etmek istiyorum, belki okulda çok iletişimimiz olmadı fakat seni öyle bırakamazdım, hadi uyu sen"
Ten gözlerini geri kapattı. John kafasındaki bone gibi şeyi çıkartıp kafasını yastığa koydu. Ten küçük çocuklar gibi soru soramadan duramıyordu. "Okul yılının başında başkanlık haftası zamanı benimle eşleştiğinde benim hakkımda ne düşünmüştün?"
Evet, bu john ve ten'in ilk tanışması değildi. Bir kaç ay önceki başkanlık haftasında eşleşmişlerdi. Başkanlık haftası şuydu; herkes başka fakülteden biriyle eşleşip fakülte başkanlarına birlikte yardım ediyordu. Hem iki fakültenin hemde yardımcıların birleştiği etkinlikti. O zamanlarda john ve ten eşleşmişti, o haftayı hep birlikte geçirmişlerdi, hep bahçede kitap okuyorlardı, sonra tüm gün okudukları kitap hakkında konuşuyorlardı.
Sonra başkanlık haftası bitti ve Ten bir süre ortadan kaybolmuştu, yaklaşık 3 hafta. Ama geri döndüğünde de nedensiz yere bi da hiç bahçede kitap okumamışlardı.
"Ortadan kaybolmuştun," dedi john. "Sonra da hiç takılmamıştık fakat o hafta cidden eğlenmiştim. Jungwoo'ya çok teklif etmiştim ama o benimle kitap okumak istememişti, sonra bende woo yokken bahçede bir kaç defa okumaya çıktım ama konuşacak biri olmayınca bir daha çıkmadım"
"Ben o zamanlar için özür dilerim, nasıl denir bilemem ama 4 yıllık kız arkadaşımdan ayrıldığım haftaydı, ne okula gelmiştim ne de birileriyel görüşüp kafamı dağıtmıştım."
John bi an ten'inde sevgilisi olabileceği gerçeğini hatırladığında duraksamıştı. Belli etmedi. "Seninde haklı sebeplerin varmış, pardon."
"Neden pardon diyorsun? Suç bendeymiş. Bi anda ortalıktan kaybolmuşum."
![](https://img.wattpad.com/cover/328275650-288-k231037.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
letter to ur future self - dowoo, johnten
Teen Fictionyazilim okuyan cocuk ile mimarciligin birlesimi aslinda pek de cok uzaklarda degilmis sanirim, herkesin dedikodusu olan mimarci, yazilimcinin apartmanına taşınınca asıl isler basladi. cok utanc veya cok cesaret, acil acilabilirsen. doyoung x jungw...