#5#

48 2 0
                                    

İkiside apartmana girdiler. "Neden bu okula gelmeyi seçtin?" dedi woo birden. "Eski okulumda bazı sıkıntılar yaşamıştım ve buradan da kendime bir ev bulunca okulumu da taşıdım, hem bu okulda arkadaşım vardı çok yakın olduğum, o da burda olunca tam olarak bu okula yazılacağımı kafama koymuştum." dedi doyoung.

"Arkadaşın kim? Belki tanıyorumdur."

"Ten Lee, şu taylandlı çocuk işte"

"Tanıyorum sanırım, demek taylandlılarda iyi ekonomi yapıyormuş" dedi şaka amaçlı. Doyoung şakasına omzuna vurdu. Merdivenleri çıkarken doyoung'un dairesine ulaşmışlardı woo 5. kattaydı. Doyoung anahtarı kapı deliğine soktu ve çevirdi. Kapı açıldığı gibi yüzü kahverengi tüyleri krem rengi olan bir kedi belirdi.

Woo kedinin tatlılığına katlanamıyordu. Hemen kapının önüne oturup sevmeye başladı, tüyleri yumuşacık ve sevecen bir kediydi. Doyoung ayakkabılarını çıkardı ve eve girdi. "İstersen içeri gel, seni sevdi" dedi doyoung.

"Mimarlıkta okuyorsun, meşgulsündür boşver"

"Hayır, hayır! Cidden, gelebilirsin"

Woo ısrar etmedi ve içeri girdi. Salonunun duvarları tuğla deseniyle kaplanmıştı, salonda minik bir sobası, kedisinin polaroid fotoğrafları, yaptığı çizimler ve bir sürü ortalıkta gezen kitapları vardı.

Doyoung tuvalete girip geldi, içeri geçtiğinde woo'nun duvarları incelediğini farketmişti. Salona girip oturdu. "Beğendin mi duvarı?"

"Kedinin başka fotoğrafı var mı?" dedi woo.

"Var da neden?"

"Saklamak isterim." dedi heyecandan zangır zangır titrerken. "Tamam getireyim bekle." dedi doyoung odasından fotoğrafları getirmeye giderken. Woo nefes alıp vererek sakinleşmeye çalıştı. Her an anlayabilirdi doyoung. Ondan hoşlandığını bilmemesi gerekiyordu.

Woo, doyoung'un odasına bakmak için arkasından gitti. Tam odasından girecekken doyoung kapıdaki woo'yu durdurdu. "Dur! Müsait değil odam, girme çok dağınık"

Woo biraz kırılmıştı, sırf dağınık diye odaya sokmamazlık yapmazdı aslında. Woo onayladı ve salona geri döndü. Doyoung kedisinin bir fotoğrafını ona verdi. "Fotoğrafa iyi bak, kız arkadaşın falan olursa da verme, ortalıkta benim kedim falan dersin maazallah" dedi doyoung

"Çok cimrisin" dedi woo iki parmağıyla doyoung'un alnına vurduğunda. "Ah! acıttın."

Woo salonun koltuklarının rahatlığını test etmek için oturdu. Deri siyah koltuklar görünenin aksine yumuşaktı çok. Kedinin minik fotoğrafını cüzdanına koydu. Doyoung mutfaktan ona tatlı bir kupada kahve getirmişti.

Woo kahveyi içerken doyoung salonun ortasındaki uzun sehpanın yanına oturdu ve elindeki dosyadan kağıtlar çıkardı. Bunlar mimarlık projeleriydi. Projelerin arasında anatomi veya portre çizimleride vardı. Woo arasından seçip inceliyordu.

Doyoung sehpada projelerini tamamlarken woo tuvalete gideceğini söyledi. Tuvalette bir kaç dakika aynaya baktı. "Şu an doyoung'un evindesin woo kendine gel" dedi kendi kendine.

Cebinden çıkardığı minik dudak nemlendiricisini sürdü, bu soğuk günlerde çok kuruyordu. Zaten dudakları renkliydi, bir de nemlendiriciyle disco topu gibi parlıyordu. Görüntüyü sevmeyip nemlendiricinin bir kısmını parmağıyla aldı.

Tuvaletten çıkınca, doyoung'un odasının kapısı açıktı. Aslında doyoung onun özeline saygı duyup defteri bile açmamıştı. Ama woo zaten nasılsa odası diyerek kafasını içeri daldırdı. Yatağının baş ucuna baktığında yaklaşık ağzı bir kaç saniye açık kalmıştı.

Baş ucunda woo'nun 3-4 tane portresi duruyordu. Üstelik bunlar woo kantindeykenki görüntüsüydü. Doyoung onu çizmişti. Hemde farklı zamanlarda ve farklı açılarla! Bir an öylece bakakalmıştı. Doyoung seslendiğinde hiç bir şey görmemiş gibi yanına döndü.

"Projeleri sayar mısın dicektim?" dedi doyoung. Woo hiç bir şey belli etmeden saymaya başladı. Fakat hala kafasındaydı. Doyoung onu kantinde çizdiyse az çok onu izlediğinide görmüştü. 3-4 resmin arasında hemen çizilmiş eskiz atılmış portrelerde vardı, cidden en üst ayrıntıya kadar çizileni de.

Büyük ihtimal okulda kızların onu bırakmamasından dolayı hızlı çizilenler kantindekilerdi.

 letter to ur future self - dowoo, johntenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin