"İnsan, ölmeyi bir çok şekilde öğrenebilir."
|Ölüm|
Nedeni: Duygular
Kişi: Demir BilirGecenin bir körü, dışarıdaki yağmur gökyüzünün lacivertini bulutlarla süslerken, odamın küçük balkonun dan dışarıyı izliyordum. Yağmur az buz yağmıyor du bildiğin sel vardı dışarıda, ama bana engel mi? Değil. Neredeyse koşacak kadar hızlı adımlarla odam dan tekrar içeri girmidim, girdiğim gibide dolabımı açmıştım. Ne kadar ince giyisem de asla üşümeyen bir yapıya sahiptim. Çıkarken kapının arkasında asılı siyah hırkamı aldım, merdivenlerden inerken karanlıkta da olsa hırkayı üzerine geçiriyordum. Aşağı indikten sonra büyük salon dan dış kapıya yöneldiğim de arkasından bir ses geldi "Nereye?" Derya'ya aitti ses. Arkamı döndüğümde tek ışık Deryanın telefonunuydu, koltukta oturuyordu. "Dışarı?"
"Bende gelebilirim miyim?"
Sorusundan bir kaç saniye sonra bana doğru yürüdü, telefonu kapattı artık tek ışık camlardan bulutların kirli beyazıydı.
"Neden ağladın?" Birbirlerimize sorduğumuz sorulara hiç birisi yanıt vermeyecekler di geliba, soruya soru ile yanıt.
Derya anlamış olmasına şaşırmış olmalıydı. Karanlıkta bile olsak gözlerim ile yanıt vermiştim sanki.
Sakince kapıdan çıktık.
"Ağladığımı nerden anladın?" Diye sorduğunda bir dakika boyunca tek kelime bile ağzımdan alamadı.
"Nereye gidiyoruz?"
"Sen nereye istersen."
Derya durdu, bekledi bekledi... Bir anda diğer tarafa döndü gittiğimiz yöne tekrar gitmeye başladı. Onu izledim, Derya nereye gittiğini biliyor gibiydi.
(Yarım saat sonra)
Yağmur dinmişti, ve sonun da Deryalar'ın normal evinin önüne gelmiştik. "Evini falan mı özledin?" Diye sordum.
Derya başını hayır anlamında iki yana salladı. Evin bahçesin den dolanıp garaj kapısının önüne geldiğinde bir kumanda ile garaj kapısını açtı. Evet, şaşırtıcı olan şey burası bir garaj değildi.
Bir oda gibiydi ama odada değildi. Yutkunmak zorunda kaldım. Etraf ve duvarlar tamamen portreler ve resimlerle kapalıydı. Derya çizmişti, ve gerçekten profesyonel bir çizim di normal bir insan bunları çizemez di. Karşıda bir raf vardı, her rafin arasında bir kutu vardı. Kutular rafların arasına tam uyuyordu ve üstünde boya çeşitleri yazıyordu. İki tane raf yanyanay dı. Birinde yağlı boya diğerinde mat renkler bir değerinde guaj boya... Ve odanın yani garajın kenarında bir gitar vardı. Gitarı boyamıştı, üstüne desenler çizmişti.
"Çalıyor musun?" Diye sordum gitarı işaret ederek, aynı zamanda tebessüm ediyordum. Derya direkt gülümseyerek bana yanıtımı verdi "Kuzenimin..." dedi.
"Çalabilir miyim?" Diye sordum. Derya çalıyor olmama şaşırmış olmalıydı ki kaşları havalandı, bir bana bir gitara baktı. "Çalabiliyor musun ki?" Diye sordu masum masum. Derya'ya döndüm, üstümdeki hırkamı hiç bir şey demeden çıkarıp sandalyeye attım.
Gitara yaklaşıp bir kaç saniye öylece inceleyip parmaklarımı üzerinde gezdirdim.
"Bi ara çalarım."
Değil siyah tüm gökyüzü onun renklerini kapatamaz. Ki zaten bütün yıldızlar bekliyor onu hiç kimse bilemez nedenini. Yıldızlar Elise "Gelme!" Diyordu. Gökyüzü ise "Gel!" Diyordu. Yıldızlara gitse ölürdü, gökyüzüne gitse Demir unuturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Başrol
AcciónBir uçurum vardı, aşağısı görünmeyen bir uçurum. Ben, bu uçurumun başındaydım. Rüzgarın beni götüreceğini söylediler, fakat hatalarım, benim fırtınam olup geri gelmişti. Hala düşmeye devam ettiğim, Hala yıkılmaya devam ettiğim hayatım onun tarafınd...